kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Zehra'yla çok acı çektim
Zehra'yla çok acı çektim
Evlendiğimiz zaman hepimiz değişiyoruz
Çekip gitmek o kadar kolay değil

Zehra'yla çok acı çektim

Üçüncü kitabında; büyük aşkla evlenen Zehra ve Zafer'in, nasıl birbirlerine yabancılaştıklarını anlatıyor Sinan Akyüz. "Bu dünyayı yazıyorum" diyor ve iddia ediyor: Okuyucu da bunu istiyor.

Bu kitapta evli bir çift var. Hani şu aşık olarak evlenenlerden ve hani yıllar geçtikçe aralarında mesafe oluşanlardan... Kitapta bu mesafe o kadar çok artıyor ki; aynı evin içinde, sahip oldukları iki çocuğa rağmen, iki yalnız insan yaşamaya başlıyor... Yani evlilik dinamiğini kaybediyor... Tabii sadece bu kadar da değil... Zehra kocası Zafer'e olan sevgisinin bitip bitmediğini sorgularken, aldatılmanın acısını yaşıyor. Sonra da varolma savaşına girişiyor. Zafer karısı Zehra'yı aldattıktan sonra imana geliyor; doktorluk mesleğiyle hiç örtüşmeyeceği düşünülen bir tarikata giriyor. Bir de falcı kadın var işin içinde... Yani... Kitapta; aşk, intikam, acı, şiddet, kan, din sömürüsü, falcı kandırmacası, birey olma mücadelesi, annelik sevgisi birbirinin içinde yoğruluyor... Gazeteci Sinan Akyüz'ün 'Etekli İktidar' ve 'Bana Sırtını Dönme' isimli kitaplarından sonra geçtiğimiz hafta piyasaya çıkan ve şimdiden dördüncü baskısını yapan üçüncü kitabı 'İki Kişilik Yalnızlık' yaşama dair pek çok unsuru ele alıyor. Akyüz, özellikle kadınların kitabını okuduktan sonra "Ben de hala kocamlayım, bu kadın da benim gibi, sonumun ne olacağını da bilmiyorum ama bir şekilde bu yaşamı yaşıyoruz..." cümlesini kuracaklarını söylüyor ve devam ediyor:

HAYATA SADE BAKIYORUM
"Türkiye'de kadınlar daha fazla okuyorlar ve kitap alıcısı da kadınlar. Erkekler de kadınların aldığı kitapları okuyorsa, hasbelkader okuyor. Ama Türkiye'de esas okuyucu kitle kadınlardan oluşuyor. Ben kadın olsun, erkek olsun kendi okuyucuma en basit yolla, yormadan öykümü anlatıyorum. Benim anlattığım hikayeyi okuyucu bir şekilde kendi hayatında da yaşıyor. Bugün bir kadın kocasıyla, bir erkek karısıyla kavga ettiği zaman kullandığı üç-beş kelime vardır. Ben o basit olan kelimeleri bulup çıkarıyorum."

* Ben bu dünyayı yazıyorum diyebilir misin? Evet, ben bu dünyayı yazıyorum. Ben kendim de bir yazar olarak, çok sade ve düz bir şekilde hayata bakıyorum. Ben bu dünyanın insanını ve ilişkilerini bu dünyanın diliyle yazıyorum. 'İki Kişilik Yalnızlık' toplam 3 yılıma malolmuş bir kitap. Bunun iki aşaması var; birinci aşaması hayatını yazdığım kadını dinlemekle geçti.

* Yüzde kaçı gerçek bu hikayenin? Yüzde 90'ı gerçek.

* Sonu dahil mi buna? Sonu tamamen yazarın kendi iradesini kullanarak çizmesi gereken bir yoldu, ben de o yolu şekillendirdim. Yani bu yazarın takdiriydi. Dediğim gibi birinci evre hayatını yazdığım Zehra'yı (kitaptaki kadın karakter) dinleyerek geçti, çoğu zaman sabaha kadar onunla ağladım, o süreç çok sancılıydı. Çünkü benim yazabilmem için tüm verileri toplamam lazımdı. 1.5 yıl geçti Zehra'yla. O süreç içinde tamamen ona bağlıydım. Sonraki 1.5 yıllık süreçte de oturup yazdım. Bir de şöyle bir sorun yaşadım; kitabın üçte birini yazdıktan sonra dönüp baktığımda, Zehra'nın çok etkisinde kaldığımı gördüm ve yazdığım o bölümü komple çöpe attım. Bu benim yaklaşık 4-5 aylık emeğime maloldu. Zehra'nın etkisinden kurtulup tekrar yazdım. Bu kitap kendimi bulduğum bir kitap. Hem tarz olarak, hem içerik olarak aslında yapmak istediğim bir projeydi. Tamamen benim olduğum; fikir, duygu, düşünce, yazım tekniği olarak, ben diyebileceğim bir kitap oldu.

* Kitapta çok dolambaçlı cümleler, anlaşılmayacak kelimeler yok... Bu bir yaşama bakış, ben öyle değerlendiriyorum. Nedense sözleri çok ağdalı ya da çok süslü yazdığım zaman okuyucuyu aptal yerine koyuyorum gibi bir hissim oluyor. Günümüz okuyucusu çok değişti artık, kitabı direkt okumak istiyor ve kendi bildiği dilde okumak istiyor. Günümüzdeki okuyucu tipi artık bu. Aslında yazar tipi de bir noktada bu olmalı. Çünkü artık hiç kimse klasik dönemlerin yaşamını yaşamıyor ve onları da yazmıyor. Benim burada sade dili kullanmamın nedeni de, okuyucuyla yazar arasında bir farkın ortaya çıkmamasıydı.

* Yani 'sizdenim' gibi bir şey mi? Sizdenim gibiden ziyade, okuyucu aslında onu buluyor. Çünkü okuyucunun hayatını yazıyorsunuz, birçok okuyucu kendine ait bir karakter buluyor kitapta ya da 'bu yaşantımın bir parçası' diyor. Böyle düşündüğü için de okuyucuya çok fazla süslü bir şekilde anlatmanın anlamı yok. Okuyucu direkt şekilde yaşıyor hayatını ve ben de direkt yazıyorum, okuyucunun yaşadığı dille.
DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Eşim ilgilenmeyeceğine beni aldatsın daha iyi!
 Rock'ın tarihi bu belgeselle yazıldı
 2006'nın dijital şampiyonu İsmail YK ve Nazan Öncel
 Zehra'yla çok acı çektim
 'Fame' rüzgarı atv'de Şöhret Okulu'nda esecek
 Aşçı işte böyle kaçtı
 Playboy'dan da teklif gelse 'hayır' derim
 Sibel gitti yerine Yeşim geldi
 Shakespeare üç oyunla sahnede
 İş dünyasının ünlüleri sözlerinden çıkmıyor
 Lopez'in 4 bin 800 YTL'lik kremi Türkiye'de
 LTB İtalyanlar'ı fethetti
 Kadınlar mutluluğu erkekte arıyor
 Aşk yeminini Luke için bozdu
 Pahalı filmleri sevmiyor
 Al Pacino Dali oluyor
HAKAN & UTKU
Vize hususunda kafamıza takılan sorular
Başbakan sonunda...
SEDA KAYA GÜLER
Erkekler de doğuma girmeli
Önce Gülben Ergen ve Mustafa...
Dekolte özen ister
Dekolte özen ister
Dekoltede en sık güneş lekeleri veya kılcal damarların yol açtığı...
Şamdan'da sarı-kırmızı eğlence
Şamdan'da sarı-kırmızı eğlence
Etiler Şamdan'da doğum gününü kutlayan Galatasaraylı genç yönetici...
En spor geyşa
En spor geyşa
Moda Polisi
Kız kardeşi Şirin Yalçın ile kurucuları arasında...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.