|
|
MİT'e kulak verin
Bizim gençlik yıllarımızda MİT deyince aklımıza kara gözlüklü, pardösülü insanlar gelirdi. Öğrencileri alıp sorgulamak için götüren ve kötü muamele eden insanlar topluluğu. Soğuk Savaş' ın sona ermesiyle birlikte yeni döneme en hazırlıklı kurumlar arasında MİT öne çıktı. MİT hem zihniyetini, hem topluma karşı duruşunu değiştirerek genel imajını değiştirdiği gibi ülke sorunlarına entelektüel bir bakış açısı getirdi. Devletin güvenliği ile ilgili kurumlar arasında özellikle Kürt meselesine bakış konusunda MİT'in farklı duruşu kendini hızla ortaya koydu. MİT Müsteşarı Emre Taner'in, kurumun 80'inci kuruluş yıldönümüyle ilgili mesajı büyük yankı uyandırdı, değişik tepkilere yol açtı. Herkes bu mesajı kendine göre yorumladı, kimi şahince kimi ise sivil bir çağrı olarak. Kesin bildiğim bir konu var ki, MİT' in toplumsal olayların güç kullanarak çözülemeyeceğini söyleyen ilk kurum olduğu. Dağdaki silahlı gençlerin topluma kazandırılmasının şart olduğunu savunduğu. Dünyadaki ve yakın coğrafyadaki gelişmeleri değerlendirip yetkili kurumları zamanında uyardığı... MİT'ten emekliye ayrılmış, fakat zaman zaman gerek yazıları gerek röportajlarıyla topluma uyarılarda bulunan Cevat Öneş, dün iki farklı gazetede karşımızdaydı. Milliyet gazetesinden Belma Akçura'nın sorularını yanıtlamıştı Öneş ve şu çarpıcı mesajları vermişti: "Geçmişte yapılan hataları ortadan kaldırmak durumundayız. Bir defa ölen askerimiz bizim vatandaşımız, ölen dağdaki PKK' lı bizim vatandaşımız, bizim kardeşimiz. Kimliği ne olursa olsun, kendisine terörist diyelim, başka şekilde adlandıralımbizim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımız. O zaman, her ölüm, ne olursa olsun acı duyulan bir olay. PKK Türkiye' nin realitesi... Tarihsel Kürt sorununun yarattığı bir sonuç. Biz terör örgütü, terörist olarak ifade ediyoruz. Nasıl ifade edersek edelim, ortadan kaldırılması gereken bir realite var. PKK, Irak'taki 3 bin militandan ibaret değil. PKK olayına yaklaşırken, bunu sadece Öcalan meselesi olarak ortaya koymamak lazım. PKK' nın doğru ya da yanlış, ama söylem olarak ortaya çıkarttığı ' Türkiye bütünlüğü içindeki çözüm' ifadesini önemsiyorum. Demokrasinin temel kuralı temsil hakkıdır. Temsil hakkında adaletin sağlanması olayıdır. Olaya böyle bakınca Kürt vatandaşlarının temsil hakkı vardır. Bu eşit biçimde sandığa yansımalıdır." Öneş, geçen hafta Ankara'da düzenlenen " Barış İçin Kürt Konferansı "na katılmış ve dikkatli notlar almış. Oysa bu konferansa ne AKP ne de CHP temsilci bile göndermemişti . Oysa ister Güneydoğu sorunu ister Kürt sorunu deyin, Türkiye'nin önünde, Öneş'in deyimiyle kendisine ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan darbe vuran ciddi bir sorun var. Bu sorunu çözmek ise seçimle işbaşına gelmiş Meclis'in görevi. Meclis'te grubu olan partiler barış çağrısına kulak vermezse, barışı sağlamak için cesur adım atma kararlılığını gösteremezse meydan kaba güce kalır. Yakın tarihimiz sadece gücün bu sorunu çözmeye yetmeyeceğinin örnekleriyle dolu. O yüzden en az Sayın Öneş kadar uzak görüşlü, sorunları anlayan, bölgede bizzat yaşayıp tanımış cesur siyasetçilere ihtiyacımız var.
|