| |
Son zamanlarda...
Başbakan Erdoğan, "Kerkük'te oldu bittilere göz yummayız" diyor ve ekliyor: "Son zamanlarda Kerkük'le ilgili bazı demografik değişim gayretine girenler var." CHP'nin "Irak ve özellikle Kerkük'ün durumu" konulu genel görüşme önergesinde de benzer ifade kullanılıyor: " Son zamanlarda gerçekleştirilen sistemli göç hareketleriyle, Kerkük'ün yüzyıllardan beri oluşmuş demografik yapısı köklü biçimde değiştirildi." Ne "Son zamanlar"ı? Anlaşılan "Bellek tazeleme" çalışması farz oldu. Celal Talabani'nin peşmergeleri Kerkük'e 10 Nisan 2003 Perşembe günü girdi. Amerikan kuvvetlerini bile beklemeden. O tarihte Türkiye, Kerkük'ün Kürt denetimine geçmesinin "Kırmızı çizgiler"in ihlali anlamına geleceği uyarısında bulundu. ABD yetkilileri "Merak etmeyin, onları kent dışına çıkaracağız" güvencesi verdiler. Çıkardılar da. Ama aynı peşmergeler kısa süre sonra polis, özel güvenlik görevlisi gibi kisveler altında Kerkük'e geri döndüler. 2003 sonuna doğru Kerkük'ten nüfus yapısının değişmekte olduğu haberleri gelmeye başladı. Örneğin 30 yıldır bölgeyi tanıyan Fransız gazeteci Chris Kutchera, 13 Kasım 2003'te RFI'de (Radio France Internationale) yayınlanan izlenimlerinde şöyle diyordu: " Kürtler dönüyor. Binler, onbinler halinde... Yüzlerce aile Kerkük stadı tribünlerine kurulan kulübelere yerleştirildi. Yüzlercesi de stad girişindeki çadırlarda kalıyor. Ayrıca Kerkük petrollerini işleten North Oil Company'nin Arafa kampındaki lojmanlar işgal edildi. Halid kışlası 2 bin aileye barınak oldu." Ankara'nın bu gelişmeyi bilmemesi mümkün mü?
Etnik temizlik raporu Geçtik. 16 Haziran 2005'te "Washington Post" gazetesinde Kerkük'teki etnik temizlikle ilgili geniş bir haber yayınlandı. Bağdat'taki ABD Büyükelçiliği'nin Kuzey Irak koordinatörünün Beyaz Saray ve Pentagon'a gönderdiği gizli rapora dayandırılan haberde şöyle deniyordu: "Polis ve Kürt güvenlik güçleri Kerkük'ten yüzlerce Arap ve Türkmen'i kaçırıp Erbil ve Süleymaniye'deki cezaevlerine götürdü. İki Kürt partisi bu sistemli uygulamayla Türkmen ve Araplar'ı sindirip kentten ayrılmaya zorluyor. Kürtler'in etnik temizlik çabalarına ABD'nin göz yumduğu, hatta teşvik ettiği söyleniyor. Operasyonlarda özellikle Kerkük emniyetinin tümüyle Kürtler'den oluşan Asayiş adlı anti-terör timleri başı çekiyor." Bu günlerin habercisi olan o raporun ya da raporla ilgili haberin Ankara'nın gözünden kaçması mümkün mü? Onu da geçtik. Fransız "Le Point" dergisinin 23 Aralık 2004 tarihli sayısında yayınladığı "Kürtler, Kerkük petrolünü ele geçiriyor" başlıklı röportajda Talabani'nin Kerkük temsilcisi Celal Cevher şu açıklamayı yaptı: "Saddam'ın sürdüğü Kürtler'in yüzde 50'si Kerkük'e geri döndü bile..." Cevher'in itirafından iki hafta sonra da Irak Başbakanı İyad Allavi 30 Ocak 2005'te yapılacak seçimlerde Kerkük'te kayıtlı olmayan 100 bin Kürt'ün Kerkük'teki oy kullanmasına izin vererek oldu bittiyi neredeyse meşrulaştırdı. Kürt partiler de zaten o seçimde Kerkük'te 560 bin oyun 300 bininden fazlasını alarak kentin ellerine geçtiğini ilan etmiş oldular. Ankara'nın bunu da bilmemesi düşünülebilir mi? Şimdi "Son zamanlarda..." diye başlayan demeçlerle sanki kentin etnik yapısı yeni değiştiriliyormuş izlenimi veriliyor. Ya da o uzun sessizlik veya çaresizlik dönemi unutturulmak isteniyor. Yazık. Kerkük konusuna çok sık döneceğiz. Çünkü sadece Irak'ın değil, Türkiye'nin, hatta Ortadoğu'nun geleceğini "Bizim Kudüs'ümüz" olan o kent belirleyecek.
|