|
|
Değişim ve direniş
AKP'nin seçim zaferini "Anadolu İhtilali" diye duyurmuştuk. Bu, Anadolu sermayesinin, orta sınıfın isyanının özetiydi bence. Türkiye, çok partili koalisyonlar döneminde büyük sermaye, sivilasker bürokrasi ve medya gruplarının denetimine girmiş ve genel olarak bu grupların çıkarına hizmet eder hale gelmişti. Alttan gelenlerin baskısı bu sistemi değişmeye zorluyor. Türkiye'de sermayenin yapısı değişiyor, medya değişiyor, bankacılık sistemi değişiyor. Kısacası Türkiye kabul değiştiriyor. Bu değişimi gören ve tuttuğu kalelerin bir bir yıkıldığını gören kesimler bu değişime direniyor. Bu, büyük sermayenin belirleyici rolden çıktığı anlamına gelmiyor ama meydanın eskisi gibi boş olmadığı anlamına geliyor. Üretime katılan, gücü artan orta boy sermaye grupları önündeki engellerin azalmasını, bürokrasinin tıkaç değil, kolaylık sağlayan bir sistem olarak işlev görmesini istiyor. Türkiye, Derviş'le başlayan temel bir değişim sürecini böyle sürdürüyor. Bu dönemde medyaya büyük rol düşüyor ama medya geçmiş dönemin alışkanlıklarından henüz tam olarak kurtulmuş değil. Elindeki gücü, haksız bir rekabet unsuru olarak kullanma avantajından vazgeçmek istemiyor. "Ben yaptım, oldu" anlayışının sürmesini istiyor, iktidarı kamu adına değil ama kendi çıkarı adına denetlemek istiyor. O yüzden, bu değişimin bedelini ödeyen kesimlerin sesinden çok kendi sesini yansıtmayı sürdürüyor. Oysa değişimin bedelini çok ağır ödeyen milyonlar var Türkiye'de. Yılmaz Özdil, Irak'taki uçak kazasında can verenlerden yola çıkarak tarım kesiminin içinde olduğu durumu iki gündür çok güzel anlatıyor. Ama bu insanların dramına dikkat çekilmiyor. Yok sayılıyorlar. Hızla artan nüfus, köyden kente hızlı göç, eğitimden sağlığa kadar her alanda büyük sıkıntılara yol açıyor. Türkiye'de gerçek anlamda bir "zenci" topluluğu oluşuyor. Geleceğe yönelik umudu sıfır noktasına yakın, yokluk ve sefalet içinde yaşayan bir kesim var. Medya bu insanlara sağır. Çünkü elindeki gücünü kendi amacına kullanıyor, geniş kesimleri yok sayıyor. Bu küçümsenmeyecek bir güç. O yüzden tek bir elde yoğunlaşması tehlikeli. Bu elin sahibinin kim olduğu önemli değil. Sahibi kim olursa olsun, yakın geçmişin ve tarihin bize öğrettiği bir gerçek var, aşırı güç bozar. O nedenle, medyanın da denetlenmesi gerekiyor. Bunu yapacak olan da rekabettir. O yüzden medyada çok sesliliğe ihtiyaç var. Özetle kavgamızın, mücadelemizin altında bu gerçek yatıyor.
|