| |
|
|
Tarihle gazetecilik yapmak..
Yıl 1986.. New York'tayım.. Sevgili dostum Alaattin Yıldırım erkenden kaldırdı beni.. Long Island'da kalıyoruz.. Manhattan'a gideceğiz.. Adanın ucunda bir Battery Park var, hani o elinde meşale tutan kadın heykeli var ya, onun tam karşısında.. Orada sabah sabah yer kapacağız.. Niye?.. Akşam heykelin orada bir havai fişek gösterisi varmış. Dünya tarihinin en büyük gösterisi olacakmış, onu izlemek için.. İki saat yol gidip, saat 10 gibi, yani gösteriden 10 saat önce parka vardık ki, her yer tıklım olmuş bile.. Bir köşeye de biz yerleştik.. Millet çılgın gibi.. Herkes yiyeceğini yanında getirmiş.. Piknik gibi yayılmışlar.. Ellerde kese kağıtları, onların içinde de içkiler.. Alkollü içki teşhiri suç ve ayıp çünkü, halka açık parkta.. Etrafımda dünyanın her milletinden, ırkından insanlar var.. Zencisi, sarısı, kızılı, beyazı.. Afrikalısı, Latini, Çinli, Vietnamlı, Korelisi.. Almanı, Rusu, İngiliz, Fransız, Yugoslavı.. İtalyan'ı.. Aklınıza ne gelirse.. Ama şarkıları hep ayni.. Bir "America" söylüyorlar, milli marş gibi.. "America" derken gözlerinde bir ortak ışık var, çarpıyor insanı.. Dünyanın dört bir yanından gelmiş, 200 yılda Amerikan milleti olmuşlar.. Akşama kadar vakit geçer mi, konuşmaya başlıyorum onlarla.. "Nedir bu" diyorum.. "Sabahın köründe buraya niye toplandınız ki?.." "Bu da nasıl soru" gibisinden hayretle yüzüme bakıyorlar.. Sonra elleri ile heykeli işaret ediyorlar.. "Bu heykelin 100'üncü yılı.." "Ne olmuş, yüzüncü yılı olmuşsa?.." "Tarih bu tarih.. 100 yıl!.." diyorlar, cehaletimle alay ederek.. Ama alay sırası bana geliyor.. "Benim ülkemde 100 yıllık olayları gazeteler yazar.. Tarih deyince, birkaç yüz, hatta birkaç bin yıllık olmalı.. 200 yıllık tarihinizde 100 yıl size çok geliyor.. Benim tarihim 3 bin yıl önce başlıyor da.."
Birkaç yüz, birkaç bin yıllık olayları da gazeteler yazmaya başladı bugün, oysa.. Bunu başaran, tarihi güncele getiren adam da Murat Bardakçı.. Tarihi sevdiren, tarihi okutan adam.. Çıkış noktası Mehmet Akif'in dizeleri.. "Tarihi tekerrürdür diye tarif ediyorlar Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi.." Tarih tekrarlanıyor, şairin dediği gibi ibret alınmadığı için.. Bardakçı da, derin bilgi hazinesi ve muazzam arşivi ile, o günlük olayla tarih arasında paralellikler kuruyor anında. Bir de harika üslubu, bir meraklı kalemi var.. Hadi gel de okuma. Bardakçı, bu ülkede tarihi, bir ders sevimsizliğinden çıkarıp, dünya meraklısı güncel bir öykü haline getiren, okutan ve sevdiren adam.. Ve de öğreten tabii.. Keyifle okurken çok şey öğreniyorsunuz.. Yanlış bildiklerinizin doğrularını.. Hiç bilmediğiniz ayrıntıları.. Tarihi getirip günlük gazeteye, hem de hiç yadırgatmadan oturtmak, tarihi hatta manşet yapmak.. Bardakçı, tarihçi değil, günümüzün en önemli gazetecilerinden..
Ertekin'de oturuyorum.. Rafi Portakal girdi içeri.. Yüzünde muzip bir gülümseme.. "Sizinkiler bugün çok önemli bir transfer yaptılar Hürriyet'ten" dedi.. Ben bilmiyorum, Rafi biliyor diye şaşmayın.. Ben gazetenin içişlerine hiç karışmam, bu yüzden de hiç ilgilenmem. Sorulmazsa, fikrimi de söylemem. Yeri gelirse yazarım, o ayrı.. Baktım Rafi'ye.. "Hürriyet için çok önemli biri.. Yerinin doldurulması zor.. Hürriyet'i sarsar" dedi.. "Böyle iki adam var" dedim.. "Ertuğrul ve Murat.." "Kaldır ayağını" dedi Rafi.. Murat'ın bize gelmesine ne kadar sevindiğimi söylememe gerek yok, artık.. Onu Hürriyet'ten bilen bilir zaten.. Bilmeyenler de Sabah'tan tanıyacak ve anlattıklarımın aslında az olduğunu görecekler.. Hoş geldin, Murat!..
Doğan gurubunun bazı ucuz kalemleri, yıllardır omuzlarında taşıdıkları Murat'a, anında saldırmaya başladılar.. Aydın Beyin gözüne girme, zam falan alma, daha iyi bir köşe kapma hesapları içinde olmalılar zahir.. Ne var ki, telaş ve panik içinde yazdıkları tam tersine Murat'ın ne kadar önemli biri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor..
Fatih Altaylı, Sabah'a bir heyecan taşıdı.. Gazetenin birinci sayfası her gün sürprizlerle dolu.. Bu çok önemli bir gazete için.. Ne bulacağını bilerek aldığı gazete insanı sıkar.. Sabah şimdi çok daha hareketli, canlı.. Daha alacağımız çok yol var, orası doğru.. Ama yoldayız.. Hem de koşuyoruz.. Önemli olan da bu.. Daha iyi Sabahlara..
|