Kadınlar futboldan anlamak zorunda mı?
Neden 22 adam meşin bir topun peşinden koşturur, deli mi bunlar? Ya da... Hadi bu 22 adam bir meşin topun peşinden koşturmaktan garip bir zevk alıyor da, ya onları izleyen milyonlarcasına ne demeli? Hatta milyonlarcasının gaza gelip onları izlerken bağırıp çağırmasına, kavgaya tutuşacak kadar morarmasına ne demeli? Öte yandan... Genellikle erkek kısmısının bu cemaate üye olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, kadın kısmısının da onların yanında olmasını isteyen, daha da ileri gidip bunu 'şart' koşan güruhu nasıl
değerlendirmeli? Gibi soru cümleleri kuran kişiler yok değil günümüzde... Futbol gibi tüm dünyayı aynı 'etki' derecesinde buluşturan bir spor, artık spor olmaktan çıkıp sosyal- ekonomik-siyasi bir üçlüye hizmet ederken hala bu cümlelerin kurulması şaşırtıyor beni. Ama daha da şaşırtan kadınların bu spora erkekler kadar ilgi göstermemesi. Hadi doğrusunu söyleyelim, zevk almaması nasıl olur da kadın-erkek ilişkisini etkiler yahu? Yani benim sevgilim/kocam futbol izlemekten hoşlanıyor diye ondan niye uzaklaşayım? Ya da benim sevgilim/kocam ben onunla futbol izlersem beni daha mı çok sevecek? Yok artık! Soru şu: Kadınlar futboldan anlamak zorunda mıdır?
* * *
Nazlı Yalçın diyor ki; "Futboldan kurtuluş yok, en azından erkekleri hayatımızdan çıkarmayı göze almadığımız sürece..." Kim mi Nazlı Yalçın? Dekolte Yayınları'ndan çıkan 'Kızlar Futboldan Ne Anlar!' isimli kitabın 27 yaşındaki yazarı. Her ne kadar Yalçın'ın düşüncesine katılmasam da, kitabıyla iyi niyetli bir amaca hizmet ettiğini var sayıyorum; kadınlara futbolu sevdirmeye çalışıyor kendine has üslubuyla. Futbol nedir, ne değildir, kuralları nelerdir, futbol kültürü nedir, hepsini çeşitli anektod ve örneklerle anlatıyor. Mesela futbolda kaç hakem olduğunu şu cümlelerle aktarıyor okuyucuya: "Saha içinde bir tek hakem var; orta hakem. Sahanın sağında ve solunda Hülya Koçyiğit gibi yan yan koşup duran ve ne zaman ayağı takılıp düşeceğini merak ettiğiniz iki ekstra hakem de yardımcı hakemler. Orta hakemin göremediği pozisyonlarda onu uyarıyor, özellikle ofsaytları takip ediyorlar." Ha bir de ofsaytın tanımını güzel hanımlarımız için basitleştiriyor Yalçın: "Siz gol atmak için atak yaparken, arkadaşınızdan gol pası alırken hiçbir şekilde kaleye en yakın adam olmamalısınız. Mutlaka önünüzde rakip takımdan biri olmalı. Yani o an kaleciye sizden daha yakın duran bir rakip takım oyuncusu bulunmalı. Bu kural olmasa, emeklenerek bile gol atılır herhalde." Kitaptaki serbest vuruşlara ilişkin açıklamalar da şahane! Özellikle 'baraj' açıklaması... "Kadınların maçın en güldükleri anlardan biridir bu, çünkü koca koca adamlar elleri en değerli varlıkları olarak gördükleri uzuvlarında, havandaki sarmısak gibi zıp zıp zıplarlar. Şimdi diyeceksiniz ki, cinsel organlarını korurken kafaları güme giderse ne olur? Alt tarafa gelmesin de top, pek umurlarında değildir onların. Çünkü top baraja saatte 60-70 km hızla çarpabilir, 100 km hızla da çarpabilir. Verdikleri karara şaşmamak gerek, günlük hayatımızdan da biliyoruz erkeklerin testisleriyle beyinleri arasındaki seçimlerde ne yönde tercih kullandıklarını..." Nasıl, eğlenceli değil mi? Ama... Spor spordur, futbol da futbol. İlgisizleri cezbetmek için verilen her türlü hizmet hoştur. Ama kimsenin kimseyi, hiçbir nedenle bu sporla ilgilenmeye zorlama hakkı yoktur! Erkek erkektir, kadın kadındır. Aşk ilişkisini bu sporun üzerine kurmaya yeltenmek hatta bunu düşünmek bile... Neyse...
|