Hani benim Diva'mın kruvasanı?
İşte buraya yazıyorum! Bülent Ersoy pazar günü 'Popstar Alaturka'nın finaline damgasını vurmazsa ben Ayşe değilim! Kopacak fırtınalara şimdiden kendini hazırla ey seyirci! Nereden mi biliyorum? Sıkı durun dakika dakika gelişmeleri anlatıyorum. Gün: 3 Ocak Çarşamba yani bayramın son günü! Olay yeri: İzmir Adnan Menderes Havalimanı-Türk Hava Yolları bölümü. Hazır ayaktayken önce Türk Hava Yolları'na 2007'nin ilk sevgilerini sunalım mı? Neymiş Adnan Menderes'teki THY bölümünde tadilat varmış, Hal böyleyken THY yolcuları sıkıntıya katlanacakmış. Bütün uçaklara aynı kapıdan yolcular alınıyor, kuyrukta bekle bekle canınız çıkıyor. Onu geçtik, diyelim 'ekonomi' değil de, 'business sınıftan' biletinizi aldınız. İki katından fazla para bayıldınız! Yine kuyrukta kalacaksınız. Çünkü tadilat bitene kadar 'CIP Salonu' yani 'business' biletli ya da 'Elite kartlı' yolculara özel salonu kullanamayacaksınız. Benden size tavsiye; boşu boşuna Adnan Menderes'ten iç hatlara uçarken business bilet almayın! Business business sürünürsünüz vallahi. Adamların aklına bir oda açmak, girişleri ayrı tutmak bile gelmemiş. Bravo!
EKRANDAKİNİN YARISI! Hal böyleyken üç masalık kafede sandalye kapmaca oynayıp, uçağı beklemeye başladık. Aaa! kimi görelim? Diva! Bülent Abla! Havaalanında bir anda, sınıfa müdür muavini girmiş gibi sessizlik oldu. Bülent Abla baktı masalar dolu, genç bir çiftin masasındaki boş sandalyeye oturdu. Ayakta da yardımcısı genç bir delikanlı dikiliyor. Bütün kafalar Diva'ya dönüyor. 'Televizyonun kilo koyduğunu bilirdik de, bu kadarını bilmezdik' şaşkınlığı kol geziyor. Bülent Hanım hakikaten ekrandakinin yarısı! İncecik yahu! Siyah uzun etek, üstüne siyah dar bluz giymiş. Saçlar belde ve dümdüz. Güzelliğinin zirvesinde. Başlıyor anlatmaya. Tabii o gür sesiyle, duymamak imkansız! Arabadan inerken bir adam elini tutmuş, gazeteciler çekmişler. Yardımcısına soruyor Diva "İyi bir şey miydi bari? Çirkinin tekiyse, şimdi bi de ona üzülmeyeyim." Allah yazdıysa bozsun! Sonra veriyor veriştiriyor yarışmadakilere. Ebru Gündeş'le limoni mi ne? Biraz sert konuşuyor hakkında... Ama Orhan Gencebay çok efendiymiş. Gerçi son programda bayağı gürlemiş Orhan Baba'ya. Kahkahalarla anlatıyor Diva. Ama aynı lisanı konuştuğu tek insanmış. Gencebay'ın tek kusuru herkese iyi davranması, kimseyi incitmemeye çalışmasıymış.
GÜNDEŞ'E DÖNERİM Celalleniyor Bülent Hanım, kafede çıt çıkmıyor; "Lider demek, aykırılığı, sevilmemeyi göze almak demek. Fikirlerin senin rengindir." Bana sorarsanız, bu konuşmalar pazar gecesi yaşanacak olayların habercisidir. Fırçanın ardından aniden acıkıyor "Kruvasan var mı?" diye soruyor... Ana! Stadyum kafeleri buranın yanında Papermoon kalır! Panikten yanaklarım al al oluyor. Ya kruvasan bulamazlarsa? Sanki kruvasansız kafenin sorumlusu benim. Hemen çantamı gözden geçiriyorum! Damla sakız? Geçiniz! El kremiyle oyalasak? Saçmalama kızım Ayşe o bir Diva, senin el kremi diye kullandığını kendisi nasırına sürmez! Hah! Kepekli bisküvi buldum! Amanın o da olmaz "Ayol ben sunta yiyecek kadın mıyım?" derse, bayram bayram şişerim, Ebru Gündeş'e dönerim maazallah! Uçak saatimiz geliyor. Bakıyorum CIP'lere alışmış Diva, kafeden sıkılıp, check-in masasının arkasındaki sandalyeye konuşlanıyor. Kuyrukta bekleyecek değil herhalde! Ve bu sahne cümlemizin hafızasında baş köşeye yerleşiyor. Yani sayın THY yetkilileri; Divamızı check-in masasının arkasında beklettiniz ya! Alacağınız olsun!
|