| |
|
|
Sine-i Silopi
Silopi'de, Habur'da sık sık telefonumuza "mesaj" geliyor. Silopi'den Habur'a giderken uğradığımız yerlerde yine "aynı mesajları" alıyoruz. Mesaj şu: "Irak'a hoşgeldiniz. Türk Büyükelçiliği'nin telefonu 00.96.411.42.200.21." "Az sonra" bir başka mesaj: "Türkiye'ye hoşgeldiniz." Oysa Türkiye'den hiç çıkmadık..
Kızıltepe-Nusaybin güzergahında "Suriye sınırının bitişiğinde" yol alırken de böyle olmuştu. O zaman da "Suriye'ye hoş gelmiştik."
Mesajlar sadece "hoşgeldiniz" ile de sınırlı değil. Mesela "şöyle mesajlar" da aldık: "Yabancı operatör şebekesine geçmek için şebeke ayarınızı manuel yapıp, yardım için şu numarayı arayın." "Manuel ayar" nedir bilmiyoruz ki.
Silopi'den, Cizre'den, Nusaybin'den, Habur'dan birkaç kez "Ankara'yı aradık." Ama "yurtdışından arıyormuş gibi" aramak zorunda kaldık. Silopi'de halkın içindeydik. Biri dedi ki: - Abi telefonu fazla kurcalama. Telefonun zaten kafası karışık. Bir Türkiye operatörüne bağlanır, bir Irak'a. Telefonun kafasını bir de sen karıştırma... Bozulur. Herkes "doğru" dedi. Ve kahkahalar patladı.
Silopi'nin en işlek caddesindeyiz. Kaymakamlık da bu caddenin üzerinde. Çınar Ökten bizi Silopililer'le tanıştırıyor. Cadde kalabalık mı kalabalık. Köşede İnternet Cafe var, içerisi tıklım tıklım. Kaldırımlar insan kaynıyor.
Bir anda gençler etrafımızı çeviriyor. "Hangi partidensiniz?" diyoruz. İçlerinden biri "ekmek partisi" diyor. Ötekiler "koro halinde" bağırıyorlar: - En büyük parti bizim parti... Ekmek partisi.
- Ey gençler... Anarşi, terör... Ne diyorsunuz? Biri "Allah belasını versin" diyor. Ötekiler: * Terörün gözü kör olsun. * Terör karın doyurmuyor. * Anarşi terör olmasaydı Güneydoğu, İzmir gibi olurdu... Kalkınırdık.
Sohbete "yaşlılar" da katılıyor. "Esnaf" da. Orta yaşlı bir Silopili cebinden "tabakayı" çıkarıyor. Gümüş tabakanın içinde "kaçak tütün" var. "Sigara kağıdı" var. Kağıdın içine tütünü koyup, sigara sarıyor sonra da tükürüğü ile bir güzel yapıştırıp, bize uzatıyor: - Hoşgelmişsen. Afiyetle tüttüresen.
"Bu sigarayı" almamak, Silopili'nin "ikramını" reddetmek büyük ayıp. Sigara içmediğimiz halde, alıyoruz. Ve "afiyetle" tüttürüyoruz. Tüttürürken de Silopili'ye soruyoruz: - Sine-i millet konusunda ne diyorsunuz? - Ne?.. Ne dedin?.. Anlamadım bey. - Sine-i millete dönülsün mü? Silopili, öteki Silopili'ye dönüp, Kürtçe "birşeyler" söylüyor. Söylediği şu: - Gazeteci abim ne diyor? İngilizce mi konuşuyor?
|