|
|
Beşiktaş kongresi
Kongre zamanı spor kulüplerimizde iki ayrı yönetici tipi daima olmuş ve çelişerek birbirleriyle mücadele etmişlerdir. Aslında bu tarz, tüm seçim atmosferlerinin getirdiği doğal bir sonuçtur. Örneğin; yönetime talip birilerinin, 'kulübün mali sıkıntısının had safhada olduğu' iddialarına mevcut yönetimden birilerinin karşı çıkması hep rastlanan bir tutumdur. Yani, yönetimde olanın "Ak" dediğine, yönetime talip olanın "Kara" demesi' son derece olağandır. Seçimin cilvesi mi, kulüpçülüğün raconu mu bilinmez. Ancak sonuçta şikayet eden de, savunan da yine yönetime talip olur. Biri kazanır; şikayet ve suçlamalar unutulur. Borçlar artarak büyür. Bir başka seçimde yine birileri çıkar, aynı senaryo tekrarlanır. Çünkü bu bir alışılagelmiş teamüldür! Şimdi ise Beşiktaş'ta kongre öncesi bu alışılagelmişliği bozan bir şeyler var. Yönetici Sinan Vardar yukarıdaki tüm seçim metotlarını alt üst eden yeni ve enteresan açıklamalar yapıyor. Kaldı ki, konsept farklı. Seçime 25 gün kala yönetime talip rakip bir grup da yok! Başkan Demirören'in düşündüğü başkanlık sistemi de kendiliğinden oluşmuş gibi. Yani tek irade Demirören... Öyleyse; "Beşiktaş'ı bana verin, şampiyon yapayım... Marka değerimiz borç sıkıntısını aşacak düzeydedir... Beşiktaş bu sendromu da atlatacaktır" gibi ifadelerin hangi seçim stratejisinin gereği olduğu, kamuoyu tarafından merak edilmektedir.
ÖNEMLİ BİR FUTBOL ADAMI Listede yer alma çabaları gibi art niyetli yorumlara da neden olabilecek bu açıklamalara Vardar'ın ihtiyacı olmamalıdır. Çünkü o; futbolu bilen, dostluk ve vefasından emin olunan, hepsinden öte Beylerbeyi semtine devasa bir stat kazandırma gayretlerine katkı sağlayan önemli bir futbol adamıdır. Ve tüm bu özellikler de onun herhangi gayrete gerek olmaksızın Demirören tarafından tercih edilmesine kâfidir.
|