|
|
|
|
|
|
'İnanmadığım projede meleği bile oynamam'
Kenya'dan yeni döndüğü sırada Antiloplaradlı oyun için teklif alan Lale Mansur, oyunun da Afrika'da geçtiğini öğrenince hemen kabul etmiş. Oyunla ilgili Mansur'la konuşmaya gittik, bu arada Afrika anılarını da dinledik
Lale Mansur, Cüneyt Türel ve Bekir Aksoy'un rol aldıkları Antiloplar adlı oyun, bütün sezon cumartesi günleri, Beyoğlu'ndaki Aksanat sahnesinde. Ünlü polisiye yazarı Henning Mannkell'in yazdığı ve Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği oyun Afrika'da geçiyor. Konusu şöyle: Uluslararası bir yardım kuruluşunda çalışan İsveçli bir adam, karısıyla birlikte bir Afrika ülkesine geliyor. Amaç; 300 kuyu açıp Afrika köylerindeki insanlara su ulaştırmak. Orada kaldıkları 14 yılın sonunda ise sadece üç kuyu çalışıyor. Ve Afrika'daki son günlerinde, yerlerine gelecek yeni 'yardımsever'i beklerken çiftimizin yaşadığı hesaplaşmalara şahit oluyoruz oyunda. Bütün bu yıllar boyunca hem Afrika'ya hem de kendilerine olanları, çarpıcı sahnelerle izliyoruz. Oyunda pek çok metafor kullanılmış. Örneğin bir yandan adamın topuğundaki solucan yuvasını yok etmeye çalışıyorlar, bir yandan da kendilerine "Afrikalıların yaşamalarına mı ölmelerine mi yardım etmeliyiz?" sorusunu soruyorlar. Evlerinde çalışan Afrikalıların bile kendilerinden nefret ettikleri duygusuyla müthiş bir korku içindeler. Afrikalılara bir yandan acıyor, bir yandan onları kullanıyor, bir yandan da onlardan nefret ediyorlar... Lale Mansur'un bu oyunda yer alması ise ilginç bir şekilde olmuş. Yıllardır gitmek istediği Afrika'dan döndüğü sırada kendisine teklif gelmiş. O da hemen kabul etmiş tabii...
-
Afrika'dan dönüşünüzde bu oyun için teklif almışsınız. - Evet. yıllardır gitmek istiyordum Afrika'ya. Bu yıl Nairobi'ye gittik.
- Neden bu istek? - Seyahat etmeyi çok seviyorum ve turist olarak beş yıldızlı otellerde kalmaktan hoşlanmıyorum. Değişik genelekleri ve yaşam tarzlarını görmeyi seviyorum.
- Ne gördünüz Afrika'da? - Bir kere inanılmaz bir doğal güzellik. Ama diğer yandan korkunçtu. Nairobi tıpkı İstanbul gibi çok göç almış bir şehir. Korunaklı villaların olduğu, güvenlik sistemleri olan yerler var. Yani tıpkı İstanbul'da belli bir kesimin yaşadığı yerler gibi. O streril yerlerde yaşayanlar müthiş bir korku içinde...
- Tam oyunda olduğu gibi yani. - Aynen. Kaldığımız sokağın iki ucunda koruma var. Ayrıca her evin kamerası, koruması, köpekleri var. Mesela bir evde doğum günü partisi olduğunu öğreniyorlarmış. Çete halinde basıyor, bütün ziynet eşyalarını, hediyeleri, götürüyorlar. Artık oradakileri öldürüp öldürmemek onların insafına kalmış bir şey. İnanılmaz bir fakirlik var. AIDS çok yaygın.
Melis D. ÇALAPKULU
|
|
|
|
|
|
|
|
|