| |
Yeni gerçekler
Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarıyla Tayland'daki borsa krizi arasında ilişki olabilir mi? Bakalım. Tayland hükümeti iki gün önce "Sıcak para" girişini frenlemeye kalktı. Bankalarda açılacak 20 bin doların üstündeki döviz hesaplarının üçte biri bloke edilecekti. Hesap bir yıldan önce çekilirse, üçte ikisini ödenecekti. Hükümeti bu sert önlemi almaya yönelten haklı kaygılar vardı: "Sıcak para", yani spekülatörler yüzünden Tayland parası bath bu yıl yüzde 14 değer kazandı. Bu da ekonominin yüzde 65'ini oluşturan ihracata ağır darbe indirdi. Bath'ın aşırı değerlenmesi nedeniyle rekabet gücünü kaybeden üreticiler, özellikle de tekstilciler ve konfeksiyoncular, fabrikalarını Filipinler, Vietnam, Çin'e taşımaya başladılar.
Küresel güç Sen misin "Sıcak para"yı kısıtlamaya kalkan... Spekülatörler hemen portföy boşalttılar. Bangkok Borsası birkaç saatte yüzde 16 düştü. Şirketlerin toplam borsa değeri bir günde 28 milyar dolar azaldı. Korkunç! Ve hükümet günün sonunda geri adım atmak zorunda kaldı: Hisse senedine yatırılan "Sıcak para"yı kapsamdan çıkardı. Şimdi yabancı yatırımcılar "Aklın başına geldi mi" diyor, Maliye Bakanı Pridiyathorn Devakula ise "Oysa aldığımız karar doğruydu" diye iç çekiyor Dikkatinizi çekeriz; Tayland'da tükürdüğünü yalayan öyle sıradan bir hükümet değil; 3 ay önce darbeyle yönetime el koyan, astığı astık, kestiği kestik askeri cunta! Askeri bile durduran bu görünmeyen güce "Küresel sermaye" deniyor! Bazı siyasal bilimciler ise onu "Piyasa diktatörü" diye tanımlıyor ve halkların özgür seçimleri ile devletlerin egemenliği için en büyük tehdit olarak gösteriyor. Örneğin Fransız Sosyalist Parti'nin beyinlerinden, eski Maliye Bakanı Dominique Strauss-Kahn, küresel ekonominin siyaseti öldürdüğünü söylüyor ve şöyle diyor: "Kapitalizmin küreselleşmesiyle devletler ve özel gruplar arasındaki güç dengesi tersine döndü. Ekonomilerin dışa açılmasıyla kamu yönetiminin yetki alanı çok daraldı. Piyasaların ideolojisine uymayan karar almaya kalkan hükümetler bu güç tarafından cezalandırılıyor: Finansal piyasalardaki yatırımlar hemen çekiliyor ve gerek siyasal, gerekse ekonomik istikrarın temelleri çöküveriyor. Hatta iş halkların siyasi tercihlerine ipotek konulmasına kadar gidebiliyor..."
Tek seçmen Bu ipoteğin en somut ve ibret verici örneklerinden biri Brezilya'da görüldü. 2002'deki başkanlık seçimlerinde solcu Lula'nın kazanacağı anlaşılınca küresel sermaye saldırıya geçti: Borsa, Brezilya parası başdöndürücü hızla düşmeye başladı. Lulu ülkenin ekonomik çöküşün eşiğine gelmekte olduğunu görünce, "IMF'le anlaşmaya bağlı kalacağını, sermaye hareketlerine kısıtlama getirmeyeceğini" açıklamak zorunda kaldı. Spekülatörler ancak bu güvenceyle yatıştılar. Gerçek gücün kimlerin elinde olduğunu anlayan Başkan Lula şimdi ne diyor biliyor musunuz? "Bir insan gençliğinde sağcıysa bazı sorunları var demektir. Bir insan orta yaş ve sonrası solcuysa yine sorunları var demektir. Ben artık solcu değilim. Biraz sosyal demokratım, o kadar." Yeni küresel gerçeği daha açık ve çarpıcı özetleyenler de var. Örneğin ünlü spekülatör George Soros. 2002'de Lula'yla ilgili tartışmalar sırasında şöyle demişti: "Roma İmparatorluğu'nda yalnızca Romalılar oy veriyordu. Küresel kapitalizm çağında ise sadece Amerikalılar oy veriyor. Brezilyalılar değil!" Neyse aldırmayın... Sadece başkasının başına gelen "kaza" bu. Türkiye 2007'de özgür iradesiyle hem yeni iktidarı, hem yeni cumhurbaşkanını seçecek. Değil mi?
|