|
|
|
|
|
|
Rapor
Yılın sonuna yaklaşırken Ortadoğu'da işler giderek daha fazla karışıyor. Bunun aynı zamanda bölgeden yükselen risklerin ve tehlikelerin de arttığı anlamına geldiğine kuşku yok. Filistin'de bir iç savaşın başlaması, Irak'takinin sürmesi, Lübnan'ın aynı batağa ikinci kez girme tehlikesi olması, gelecek yılı kâbus haline getirebilir. Bu nedenle de özellikle Irak'taki gelişmeleri ve ABD'deki tartışmaları yakından izlemek gerekiyor. Tüm olumsuz haberlerin içinde her şeye rağmen sevinilecek bir haber de geldi gerçi. İran seçmeni, sürekli tribünlere oynayan Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'a ilk uyarısını yaptı. Hatırlanacağı gibi Ahmedinecad geçen haftaki Uzmanlar Meclisi ve yerel seçimler öncesinde bir Yahudi soykırımını sorgulama konferansı düzenlemişti. Ancak bu utanç verici gösteri de destekçilerinin seçimlerde ciddi bir tokat yemesini engellemedi.
Dengelerin tedirginliği Sonuçta İsrail ile somut sorunları olan Arap halklarına hoş gelen söylemler, işsizlikle boğuşan, gençleri geleceğe umutsuz bakan, derin ekonomik ve sosyal sorunları bulunan ve öncelikle gündelik hayatında iyileşme isteyen İran halkına çok şey ifade etmiyor. İran'daki seçimler yalnızca Ahmedinecad'a haddini bildirmekle kalmadı. Aynı zamanda rejimin içindeki, dünyayla daha az çatışma isteyen grubun ön plana çıkmasını da sağladı. Bunun İran'ın nükleer programı konusunda varılan çıkmazın aşılmasını sağlayıp sağlamayacağı ise gelecek yıl belli olacaktır. İran bugüne dek ABD'nin yanlış politikalarının sonuçlarından en çok yararlanan ülke oldu. Bu nedenle de Irak'ın ve İran'ın komşusu olan ülkelerin tedirginliği arttı. İran'ın bölgesel hegemonya arayışları, Lübnan'da Hizbullah aracılığıyla etkisini Akdeniz'e kadar uzatabileceğini göstermesi bölgedeki yerleşik rejimleri ürküttü. İran'a karşı dengeleme arayışına itti. Bu bağlamda ABD'nin Irak fiyaskosunu düzeltmek amacıyla atabileceği adımlar da bölge ülkeleri tarafından dikkatle izleniyor. Irak Çalışma Grubu'nun da tespit ettiği gibi ABD'nin Irak'taki feci durumu düzeltebilme imkânı kısıtlı. Irak'a göreli de olsa istikrar gelebilmesi ve Amerikan askerilerinin tedricen çekilebilmeleri içinse komşu ülkelerin yardımına ihtiyaç var. Ancak tüm ülkeler farklı hesaplar yapıyor. İran açısından bölgedeki gücünün tescil ve kabul edilmesi önem taşıyor. Suudi Arabistan ve Ürdün gibi ülkeler açısından bölgedeki İran/Arap ve Şii/Sünni dengelerinin bozulmaması esas. Bu nedenle de Arap rejimleri Çalışma Grubu'nun İran ve Suriye ile diyalog önerilerine kuşkuyla yaklaşıyor.
Sünni-Şii savaşı kaçınılmaz Bu kuşkulu tavır Bush yönetimince de paylaşılıyor. Başkan ve Dışişleri Bakanı İran'a yönelik bir açılımda bulunmayacaklarının sinyalini verdi bile. Suriye konusunda ise tablo biraz daha karışık gibi. Suriye ısrarla İsrail ile barış yapma, ABD ile Irak'ta işbirliğine hazır olduğu mesajlarını veriyor. Bunun karşılığında ise muhtemelen Refik Hariri cinayetiyle ilgili uluslararası mahkemenin askıya alınmasını ve Lübnan'daki etkisini yeniden kurmasına izin verilmesini istiyor. Şimdilik buna da olumlu bir cevap verilmiş değil. Bush yönetimi son bir kez kendi kafasının dikine hareket etmek isteyeceği işareti veriyor. Ancak daha fazla asker gönderme konusunda orduyu ikna etmesi zor. Sonuçta gelecek yılın ortalarında ne olursa olsun bölge ülkelerinden yardım isteyecek gibi. Eğer o noktaya gelindiğinde İran'ı ve Şiileri kayıran bir siyaset güderse, o zaman da Arap devletlerinin körükleyeceği kapsamlı bir Şii-Sünni savaşı herhalde kaçınılmaz olacaktır. Okurların Hanuka bayramını kutlarım.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|