|
|
|
|
|
Biz onaylamadan sine-i millet olmaz
|
|
"AK Parti onayı olmadan sine-i millete dönüş olmaz. Bugünkü Meclis'te bu mümkün değil".
Olmayacak duaya amin "Milletin sinesinden çıkanların istifasının onaylanması gerekir. Nihai karar parlamentonun. Bugünkü parlamentoda bunu mümkün görmüyorum, inandırıcı da bulmuyorum. Olmayacak duaya amin demektir."
Çankaya'ya çıkacak mı? "Atılacak adımda milletvekillerinin, örgütümün, halkın, sivil toplumun takdirlerini değerlendirmeye alacağım. Ona rağmen adım atmam. Nisana kadar derken bunu kastediyorum."
Seçime iktidar karar verir "Türkiye'nin böyle bir (ara rejim) sorunu yok. Erken seçime parlamento aritmetiğiyle iktidar karar verir. Ekimde oyumuz yüzde 30'u yakaladı. İkinci parti ise CHP."
Erdoğan Teke Tek'te Başbakan Erdoğan bu akşam atv'de yayınlanacak Teke Tek'te Fatih Altaylı'nın sorularını cevaplayacak. Program saat 23.15'te başlayacak.
Baykal'a istifa tuzağı AKP kulislerinde konuşulan sine-i millet formülü: CHP'liler istifa ederse Baykal'la birlikte 10 milletvekilinin istifası TBMM'den geçer, diğerleri geçmez.
Biz onaylamadan sine-i millet olmaz
Başbakan Erdoğan: Bugünkü parlamento aritmetiğinde sine-i millete dönmeyi mümkün görmüyor ve ayrıca inandırıcı da bulmuyorum.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la uçakta yaptığımız sohbetin ilk ve öncelikli konusu son zamanlarda sıkça olduğu gibi Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Erdoğan'ın kamuoyu yoklamalarına verdiği değer hatırlatılıp teyidi alındıktan sonra "önemli soru" soruluyor: "Kamuoyu anketlerinde Başbakanlığınıza verilen destek, Cumhurbaşkanlığınıza verilen destekten daha fazla. AK Partili seçmenler bile sizin Başbakan olarak kalmanızdan yana." Erdoğan gülümsüyor. "Atılacak adımda milletvekillerinin, örgütümün, halkın, sivil toplumun takdirlerini değerlendirmeye alacağım. Ona rağmen bir adım atma niyetinde değilim. Ben bütün düşünceleri alarak adım atarım. Nisana kadar derken bunu kastediyorum" diyor. Bu sorudan alınabilecek yorum, olaya nasıl baktığınıza bağlı. Bir anlamda "Aday olup olmayacağımı halka sorup belirlerim" çıkıyor; diğer yandan "Halk istemediğine göre aday olmam" anlamı. Cumhurbaşkanlığı konusunun hemen ardından son günlerin moda tartışması "sine-i millet" gündeme geliyor.
SİNE-İ MİLLET PARLAMENTODUR Erdoğan'ın bununla ilgili ilk sözü şu: "Sine-i millet parlamentodur." Sonrasında da AK Parti'nin onayı olmadan sine-i millete dönüş olamayacağını, bunu yapmak için bile AK Parti'nin olurunun alınması gerektiğini belirterek şunları söylüyor: "Milletin sinesinden çıkanların istifasının onaylanması, kabulü gerekir. Nihai kararı verecek olan parlamentodur. Ben bugünkü parlamento aritmetiğinde bunu mümkün görmüyorum. Ayrıca inandırıcı da bulmuyorum. Bu olmayacak duaya amin demektir. Bütün bunları sanal gündem yaratma çabası olarak değerlendiriyorum." Ya muhalefetin "Erken seçim olmazsa ara rejim tartışması başlar" söylemi için ne düşünüyor?
ARA REJİM YOK İSTİKRAR VAR "Türkiye'nin böyle bir sorunu yok ama bazılarının böyle bir sorun oluşturma çabaları var. Ara rejim iddialarını neye dayanarak ortaya koyuyorlar. Kurum ve kuruluşlarıyla Türkiye'yi yöneten bir iktidar var. Bunun neticesinde piyasalar mayıs-haziran krizini hafif atlattı. Yerli ve küresel sermaye bunun devamını, dahası gelecek döneme dair bilgiler istiyor. CHP'nin TÜSİAD'ı erken seçim için tahrik etmesini yadırgıyorum. Çünkü erken seçim konusunda ne TÜSİAD ne CHP'nin böyle bir karar verme yetkisi vardır. Erken seçime parlamento aritmetiğiyle iktidar karar verir. Nitekim geçen koalisyon hükümeti iç sıkıntıları nedeniyle erken seçim kararı aldı. Bugün böyle bir sıkıntıdan söz etmek mümkün değil." Başbakan'ın önemle vurguladığı iki şey var: "İstikrar ve piyasalar..." Burada da buna değiniyor: "Piyasalar krize daha dayanıklı hale geldi. İşte mayıstaki kriz. Çok hafif etkilendik. Bugün İMKB Başkanı Osman Birsen piyasaların nasıl büyümekte olduğunu açıkladı. Yakaladığımız 48 binlik endeksi yine yakalayacağız. Yeter ki, lüzumsuz şeylerle sıkıntı yaratmayalım. Ama görüyorum ki, özel sektörü temsil eden kuruluşlar böyle tahriklere pek kapılmıyor. Yerel ve uluslararası sermaye seçim istemiyor. İstikrar istiyor." Birisi "Cumhurbaşkanı sizi üzüyor mu" diyor. Yanıt politik oldu: "Cumhurbaşkanı-Başbakan ilişkisi hangi nezaketi gerektiriyorsa öyle bir ilişkimiz var." Ne demekse.
ANKETLERDE İKİ PARTİ GELİYOR Yeri gelmişken partilerin oy oranlarındaki son durumu merak ediyoruz. Çünkü daha önceki sohbetlerimizde bizzat Başbakan, yani AK Parti Lideri "Oylarında düşüş olduğunu" söylemişti. "Şu an görünen iki parti var barajı aşan. Son bir ayda dolaştığım illerde halkın ilgisinin sürdüğünü gördüm. Gittiğim yerlerde kuru kuru açılış yapmıyorum. Halkın arasına giriyorum, mitingler yapıyorum. İlginin devam ettiğini, arttığını görüyorum. Ekimdeki anketlerde AK Parti'nin oyu kararsızlar dağıtılmadan yüzde 30'u yakaladı. İkinci parti CHP, üçüncü parti değişiyor. Bazen MHP, bazen DYP oluyor. Ekimde DYP idi."
GERİLİM İÇİN SANAL GÜNDEM Sohbetin burasında Fehmi Koru Hürriyet'in Konya'da tesettürlü bir doktorun testis ultrasonu çekmediği haberlerini gündemegetiriyor. Başbakan net bir biçimde yalanlıyor. "Olmayan bir şey maalesef. Valiyi seferber ettik, başhekimden bilgi aldık. O akşam nöbetçi erkek. Suçlanan bayan doktorun daha önce çektiği sayısız benzer röntgen var. Tesettürlü denilen bayan doktor tesettürlü değil. Olmayan, hayali şeylerle, sanal gündemle ülkeyi germeye çalışanlar var. Temenni ederiz ki tekrar etmez. Mesela Şeb-i Arus'ta muhabbet vardı, ama gelirken ve giderken muhabbet kayboldu. Oysa biz devamını istiyoruz. Şahsımla ilgili bütçe görüşmelerinde iddialar ortaya atılıyor. Somut olarak söylesene, kafa karıştırmaya gerek yok."
GÖKÇEK'E MÜDAHALE ETTİM Futbol Federasyonu'nda neler olduğunu ve neler olacağını soruyorum. "Beni ve partimi bu işin içine çekmek istiyorlar" diyor. "Ama benim tek müdahalem Melih Gökçek'e oldu. Kendisinin federasyonla ilgili talepleri vardı. Ben de dedim ki, Belediye Başkanısınız, federasyonla ilgili eleştirilerin hedefi olursunuz. Bu hem görevinizi hem partiyi yıpratır. Ayrıca federasyon da siyasallaşır. Bunun üzerine çekildiğini beyan etti. Savcılığın Devlet Bakanlığı'na gönderdiği yazı genel kurulun yanıt vermek için toplanmasını öngörüyor. Ama gündem değişikliği ile seçime de gidilebilir." "Yani Melih Gökçek Futbol Federasyonu Başkanı mı olmak istiyordu" diye şaşkınlığımı dile getiriyorum. Tayyip Erdoğan, "Evet olmak istiyordu ama artık istemiyor" diyor. Konu spora gelince, Başbakan'a hemen Fenerbahçe sorusu geliyor: Fenerbahçe'ye verilen üç maç ceza ağır mı?" Gülerek bu soruyu geçiştirmeye çalışıyor. "Fatih Bey söylesin. Bu ceza ağır mı değil mi" diye topu bana atıyor. Ben de siyasi bir yanıt vermeye çalışıyorum: "Başkalarına da aynı ceza verilecekse bence az bile. Ama bu hareketleri yapan her takıma aynı oranda ceza verilmeli" diyorum.
FENER MAÇINA GİDEMİYORUM diyor. Cezayı ağır bulduğunu anlıyoruz. Sporun içinde bulunduğu ortamdan rahatsızlığını şöyle anlatıyor: "Tuttuğum bir takım var ama içerideki maçlarını TV'den izliyorum. Maça gidersem duruşumla bazılarını rahatsız ederim. Ama yabancı takımlarla maçlara gidiyorum, Fener'in G.Saray'ın, Kayseri'nin maçına giderim. Ben ülkenin Başbakanıyım. Ama gidemiyorum."
ALİ TARAN'LA GÖRÜŞTÜM Hürriyet'in haberini net bir dille yalanlayan Başbakan'a Hürriyet'in Ankara temsilcisi sevgili dostum Enis Berberoğlu soruyor: "Seçime giderken yeni reklamcı mı buldunuz?" Ben de Enis'e takılıyorum. "Senin gazeten yalanlandı ya, bizi de mi yalanlatmak istiyorsun." Başbakan gülüyor. "Ben de bugün Sabah'tan öğrendim." Enis, tam mutlu olacakken Tayyip Erdoğan ekliyor, "Yazılanlar doğru. Ali Taran'la bizzat ben görüştüm ama bir anlaşma yok." Enis Berberoğlu'na dönüyorum, Yalanlatmak isterken doğrulattın, Teşekkür ederiz" diyorum. ABD gezisinin nasıl geçtiğini de konuşuyoruz. "3 konu gündeme geldi. Ortadoğu, AB ve Kıbrıs. Daha önce laiklik, din meseleleri gündeme gelirdi ama artık onu merak etmiyorlar çünkü gördüler.
SABAH DÜZELTTİ ABD medyası konulara bayağı çalışmış. Holbrooke ve Kissinger arasındaki dostluk çok hoşuma gitti. Ayrı ayrı görüştüm ama ikisi de birbirlerine çok iltifat etti. İki ayrı görüş ama bunu yapıyorlar. Keşke bizde de olabilse. Bu arada Holbooke yanlış anlaşmadan kaynaklanan bazı sorunlar olduğunu ancak Sabah'ta yayınlanan röportajında bu yanlış anlaşmayı ortadan kaldırdığını söyledi. ABD'nin Irak'tan nasıl çıkacağının endişesini taşıyorlar. Baker-Hamilton raporuna biz de destek veriyoruz. Son olarak görüştüğü Yahudi lobisi önderleriyle ne konuştuklarını merak ediyoruz. "Onlara şunu söyledim. Duymak istediklerinizi mi söyleyeyim, yoksa bölge gerçeklerini mi?" Bölge gerçeklerini söyleyince lobi önderleri biraz şaşırmış. Daha doğrusu şoke olmuşlar. "Ama çok da memnun oldular" diyor Başbakan.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|