En cuzel çay...
Ulusal rezaletin detayları netleşti.
Bizim komutan, bakmış ki... Amerikalılar geliyor. "Çayı demleyin hemen" demiş. Neden? Sık sık gelip, "du yu hev douş çay" diyorlarmış çünkü. Reklamdaki gibi yani. Ama o da ne? İte kaka çuval geçiriyorlar... Kelepçe takıyorlar. Az daha ateş açacakmış. En az 60'ını yere serecekmiş. Sonra bir düşünmüş... "Ateş açarsam, iki ülke ilişkileri çok derin yara alır" demiş içinden. (Zannedersin, asker değil, diplomat.) O nedenle ateş açmamış. Teslim olmuş. Amerikalı komutan da, bu sağduyulu yaklaşımı nedeniyle bizim komutanı çok takdir etmiş, şap diye alnından öpmüş. "Aferin valla, biz bunu düşünememiştik hakikaten" demiş...
Geçirilmiş çuvalın davası olmaz aslında. Biz yine de kafamıza takılan ları soralım.
Bir... Amerikalı komutan, bizim komutanı, kafasına çuval geçirdikten sonra mı alnından öpmüş? Yoksa, kafasına çuval geçirmeden önce mi alnından öpmüş? Burası diplomatik açıdan önemli... Çünkü çuvalı geçirdikten sonra öptüyse, alnından öpmüş sayılmaz. Çuvalı öpmüş sayılır. İki... Bildiğim kadarıyla Amerikalılar, bizim askerlerin kafasına tek tek çuval geçirirken, bir astsubayımızın da kaburga kemiğini kırdı... Kıpraştığı için. E madem o Amerikalı komutan, öperek gönül alan bir arkadaş... "Öpeyim de geçsin" diyerek, bizim astsubayın "uf olan" kaburgasını da öpmüş mü? Yoksa, sadece subayları mı öpmüş?
Üç... Bugüne kadar hiç düşündünüz mü, İstiklal Marşı neden "korkma" diye başlar?
Malum, Kurtuluş Savaşı vermişiz, adı üstünde İstiklal'imizi ilan etmişiz, bu destansı direnişi de milli marş ile taçlandırmışız. Bismillah, ilk kelimesi "korkma..." Hiç düşündünüz mü, neden?
|