| |
Belçika ve Kıbrıs
Belçika'da devlet televizyonu RTBF'nin "şaka"sı siyasal krize dönüşüyor. Çünkü o "şaka"yla felaket tellallığı yapılmadığı, "Kaçınılmaz sona hazırlanın" mesajı verildiği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Gelişmeleri izleyemeyenler için konuyu hatırlatalım. Geçen Çarşamba gecesi, Belçika'nın en önemli Fransızca kanalı RTBF, normal programını kesip Flaman bölgesinin bağımsızlığını ilan ettiğini, Valon bölgesiyle arasındaki sınırı kapattığını, Kral Albert'in ülkeyi terk ettiğini duyurdu. Şimdi herkes TV kanalına yükleniyor ama kimse "Böyle bir şey olmaz" diyemiyor. Zira Flaman bölgesinde son yıllarda ayrılık yanlıları çığ gibi büyüyor. Hatta "Batsın Belçika" sloganını kullanan aşırı sağcı partinin oyu yüzde 30'a dayandı. Flamanlar zaten avuç içi kadar bir ülke olan Belçika'dan neden ayrılmak istiyor? Birkaç gerekçe sıralayabiliriz: 1- Belçika yapay bir devlet. 1830'da Batı Avrupa'yı sarsan devrim kalkışmalarından sonra tampon olarak kuruldu. Başına da 3 yıl önce Osmanlı'dan bağımsızlığını elde etmiş Yunanistan'ın tahtına oturma teklifini reddeden SaxeCobourg hanedanından biri getirildi. Yaygın deyimle özetlersek, Belçika, "Tarihin bir yol kazası!" 2- Belçika'da dil ve kültür birliği yok. Fransızca konuşan Valonlar, Flamanca yani Hollandaca bilmiyor, öğrenmeye de heves etmiyor. İki toplumun tek ortak yönleri kral, bira, patates ve futbol diye sayılıyor ama Kral Albert bile Flamanca konuşurken adamakıllı zorlanıyor. 3- Ve nihayet -en önemlisi- zengin Flamanlar artık göreceli olarak yoksul ve daha işsiz Valonlar'ı sırtında taşımak istemiyor.
Dayanışma bitti bencillik geldi Şaşırtıcı değil. Bu gibi ayrılıkçılık hareketleri, zenginliğin dengesiz dağıldığı diğer ülkelerde de görülüyor: Kuzey İtalya yoksul güneyi sırtından atmak istiyor. İngilizler vergileriyle İskoçlar'ın eğitim, sağlık, emeklilik politikalarının finanse edilmesini artık kabullenemiyor. Son olarak, sol rüzgarların estiği Latin Amerika'da benzer gelişme filizlenmeye başladı. Evo Morales'in Bolivya'sında, petrol ve gaz yataklarının toplandığı 4 doğu ilinde hafta sonunda bir milyon kişi çok geniş özerklik talebiyle sokağa döküldü. İstekleri, savunma ve dışişleri dışında tüm yetkilerin kendilerine devredilmesi. Açıkçası, doğal zenginliklerini artık Bolivya'nın diğer bölgeleriyle paylaşmak istemiyorlar. Özetlersek, günümüzde zengin ülkelerde ayrılıkçılık hareketleri nitelik değiştiriyor. Refahı paylaşmama her türlü kriterin önüne geçiyor. Belçika'da korkuları su yüzüne çıkaran "şaka" programı, AB liderlerinin Brüksel'deki zirvesinden bir gün önce yayınlandı. Ve o zirvede Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi için BM'ye çağrı yapıldı. İyi ama Kıbrıs da suni bir devlet, tarihin bir yol kazası değil mi? Kıbrıslı diye dilleri, kültürleri, dinleri ortak bir halk var mı? 24 Nisan 2004 referandumunun da gösterdiği gibi, zengin taraf (Rumlar), yoksul ya da daha az zengin tarafla (Türkler) refahı paylaşmayı reddetmedi mi? Kazara Kıbrıs birleşirse, tıpkı Flamanlar ve Valonlar örneğinde olduğu gibi iki toplum arasındaki fay hatları sürekli gerilim üretmeyecek mi? Belçika'daki gibi (Annan Planı da zaten benzer yapı öngörüyordu) merkezi hükümetin zayıf, bölgesel veya federe devletlerin güçlü olduğu bir zoraki nikah, er-geç yüzükleri atmakla sonuçlanmayacak mı? AB, Kıbrıs'ta -caydırıcılıktan vazgeçtik- inandırıcı olmak istiyorsa, önce Flamanlar ile Valonlar'ı kaynaştırsın; görelim!
|