Tuna Kiremitçi gerçeği!
"...Caaango pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım..." Geçen yaz Çeşme'deki evimde kaldığım bir ay boyunca; yan evden işittiğim melodiydi bu! Tuna ve Yasemin Kiremitçi çiftinin sevimli oğulları Can'dan bahsediyorum. O kadar çok duymuştuk ki; artık bizim de dilimize dolanmaya başlamıştı. Yasemin çok takdir ettiğim bir arkadaşım. Kendini ispatlama ihtiyacı olmayacak kadar kendinden emin, çocuğunun babasını küçük düşürmemek adına, tüm magazincilere kapısını kapatabilecek kadar bilinçli bir kadın. Onu hiçbir zaman aldatılmış, zavallı bir kadın olarak görmedim, çünkü o kendisini böyle görmüyor. Sağlıksız olan bir ortamdan dimdik, kendine saygısını kaybetmeden sıyrılmasını bildi."
GERÇEĞİ BİLİN DİYE YAZDIM 11 Aralık 2005 tarihli yazımdan bir alıntıydı bu paragraf. Son haftalarda yine Tuna Kiremitçi'nin 'ideal eş' olduğuna dair yazılar okuyorum ve hiç ağzımı açmaya niyetim yokken artık spekülasyon değil, gerçeği bilin diye yazıyorum. Tuna ve Yasemin'in evliliklerinin bitişine, nedenlerine, kendi gözlerimle şahit oldum, söz verdiğim için detayına girmeyeceğim ama şunları yazmadan da edemeyeceğim. Yasemin'in hamileliği sırasında ve bebek doğduğunda, rahat bir ortamda aile birbirine kaynaşsın diye Çeşme'deki evi kiralamışlardı. Yasemin bebeğini doğurdu, ancak kocasının aşk maillerini yakaladığı için onu terk edip, iki aylık bebeği kucağında Çesme'ye tek başına geldi. Onun o yaz kabusunu, çektiği sıkıntıyı ve yine de bebeğine ilgisini esirgemeden dimdik ayakta duruşunu görmek insanın gerçekten içini sızlatıyordu.
'BİZ HAMİLEYİZ' DEMİŞTİ Çiftlerin ilişkileri bir yerden sonra doğru gitmeyebilir, amaçlar ve yollar ayrılabilir, eşinize eski ilgiyi duymuyor olabilirsiniz. Ama bir insan, karısına olan aşk ve coşkusunu 'biz hamileyiz' diye dünyaya duyurduktan kısa süre sonra, daha doğum gerçekleşmeden, nasıl olur da aynı aşk ve coşkusu yön değiştirip, başka bir kadına kapılabilir; bunu anlamak zor! Böyle bir kişinin duygusal stabilitesi ve aşkı ne kadar gerçektir bu sorulur. Ben o yaz Tuna Kiremitçi'yi kötü birisi olarak görmedim. Ancak kucağında bebeği ile resmen kabus yaşattığı karısını ziyarete geldiğinde açıkça görülen şuydu; kendi içindeki duygusal açlığın ve dengesizliğin boyutundan en yakınlarını nasıl incittiğini göremiyordu. Biz kadınların en büyük hatası, sevgi ve romantizmi birbirine karıştırıyor olmamız. Aşkını süsleyerek ifade eden, aşık olduğunu dünya ile paylaşmaktan çekinmeyen erkeklerin büyüsüne kapılıp, ayağımızın yerden kesilmesine izin veriyoruz. Romantizmin sevgi ile hiçbir alakası yok. Romantizm; kendinizi bir başkasının varlığı ile tamamlama arzusundan kaynaklanıyor ve bağımlılık yapan haplardan farksız. Enerji, canlılık, yaşama gücü veriyor. Yani kafayı bulduruyor. Ancak ilacın etkisi geçmeye başladığında önceki hislerimiz tekrar ortaya çıkmaya başlıyor, sevginin bittiğini düşünüyoruz; halbuki kurmuş olduğumuz hayal ve yanılgımız kayboluyor. O yüzden de aşk ile acı çekmek bir tutuluyor. Karşımızdakinin sözleri bizi cezbediyor ve ilişkiye gözü kapalı dalıyoruz.
UMARIM MUTLU OLURLAR Kaç kişinin söylediği, yapmak istediği ve yaptığı birbirini tutuyor? İlişkilerdeki hayal kırıklığının ve yanlış anlaşılmanın en büyük nedeni, yapmak istenilen ile yapılanın arasındaki uçurum değil mi? Maalesef ne yapmak istediğimiz değil, ne yaptığımız bizi tanımlıyor. Aslında böyle erkeklere minnettar kalmamız lazım, gözümüzü açmamızı ve kendi gücümüzü keşfetmemizi sağladıkları için ve sadece kendimize dayanarak yaşayabileceğimizi öğrettikleri için. İclal Aydın ile ilişkisine gelince; umarım mutlu olurlar, ancak duygusal açlığı bastırmak için başlayan ilişkilerin ne kadar sağlam bir temeli olduğunu zaman gösterir.
|