|
|
Kuzucuklara kına yakarken...
Büyük kanallar arasındaki kısır reyting çekişmesiyle düşen kalite TRT'ye ve tematik kanallara yarıyor. Zira seyirci kendine yeni kaçış yolları arıyor. Özellikle TRT'nin bu "sancılı dönemi" çok iyi kullanması gerektiğine inanıyorum. Zira büyük bir izleyici kitlesi artık ilkeli yayıncılık, kamusal kaygı güden yayın politikası ve "devamlılık" arıyor. Dizilerin ekranda toz kaldırdığı bu dönemde TRT'nin iki dizisi pırıl pırıl parlıyor. Biri, idealist bir öğretmenin başta töre olmak üzere geri kalmışlığa ve karanlığa karşı zorlu mücadelesini anlatan Hayat Türküsü... Diğeri ise adı konulmamış bir kahramanlık destanının etrafını çerçeveleyip, duvarımıza asan Kınalı Kuzular... Hayat Türküsü de pek çok dizi gibi töreyi eleştiriyor. Ama törenin içinden "mesajı bertaraf eden" romantik aşk öyküleri çıkarmadan, töre gerçeklerini çivi gibi gözümüze sokmadan, usul usul, sindire sindire yapıyor bu işi... Ve Kınalı Kuzular... Çanakkale Savaşı'nın yaşandığı yıllarda annesinin kucağından, sevdalısının sıcağından kopup, vatan için cephede dövüşmeye giden 15-16 yaşındaki ana kuzularının hikAnalar, kuzularını cepheye gönderirken onların ellerine kına yakıyorlar. Hani kurbana kına yakılır ya, işte öyle... Anaların kalpleri çatırdayıp, tam ortasından ikiye ayrılıyor. Bir tarafta vatanı koruyacak, düşmana göğüs gerecek dağ gibi bir erkek evlat yetiştirmenin gururu, şerefi, öte yanda gülün dikeninden sakındığı kuzusunu, süngü üzerine salmanın korkusu, endişesi, hüznü... Kınalı Kuzular'ın TRT ekranında yayınlandığı gün, Şırnak'ta mayına basan üç askerimiz şehit oldu. Kına rengi, yüreklerimize kan kırmızı düştü... Kim bilir şehit anaları, gaziler Kınalı Kuzular'ı hangi duygularla izliyorlar? Allah cümlesinin gururla, şerefle atan yüreciğine bolca sabır nasip eylesin... Asıl "kına yakması" gerekenlere gelince... Allah topunuzun belasını versin!..
|