Afyonlu madencinin oğlu Belçika'da bakan oldu
Geçen hafta yaptığımız Brüksel gezisini geride bırakırken, ABTürkiye ilişkilerinin geçirdiği gerilimli sürece yerinde tanık olduk. Ancak orada şunu da anladım ki, müzakereleri askıya almak, Türkiye'yi dışlamak ne Türkiye'nin çağdaş yürüyüşünü durdurmaya yetecek, ne de AB ülkelerindeki Türkiye olgusunu değiştirecekti. Çünkü artık hem Türkiye, hem de Türkler AB ülkelerinde hiç de küçümsenmeyecek bir güce sahip . AB Parlamentosu'nda varlar. Yaşadıkları ülkenin parlamentosunda varlar. Yerel yönetimlerde varlar. Sivil toplum içinde varlar. Dahası artık bakanlık koltuğunda bile çok sayıda Türk görmek mümkün. Brüksel'de tanıştığımız Afyon Emirdağlı Emir Kır da bunlardan biri. Şimdi Belçika'da spor, tarihi eserler ve çevreden sorumlu Devlet Bakanı. Henüz 30'lu yaşlarda. Önce Brüksel'de yerel bir belediyenin başkan yardımcılığı görevine seçilen Kır, kısa sürede halkın güvenini kazanmış ve dikkatleri çekmişti. Özellikle göçmenlerin "ana dilde" eğitimi konusunda özel bir yöntemi başarıyla devreye sokunca Sosyalist Parti'den girdiği seçimlerde ikinci en yüksek oyu alarak parlamentoya girecekti. Genç siyasetçiye bakanlık yolunu açan da bu başarısıydı. Sadece Türklerden değil, Belçikalılardan da ciddi oy almıştı. Artık, Emirdağlı bir madencinin oğlu, Avrupa'nın başkentinde bakanlık yapıyordu. Emir Kır, bu başarısını demokrasinin erdemine ve entegre olmaya bağlıyor ve şöyle diyordu: "Hiç aklımda bakan olmak yoktu. Ama demokrasi ve Sosyalist Parti beni bu göreve layık gördü. Bu tabii çok büyük bir onur. Düşünün 40 yıl içinde maden ocağında çalışan bir Türk işçinin oğlu hem Belçika vatandaşlığını kazandı, hem de bakan oldu . Bu da Türkiye'de yaşayan insanlara şöyle bir mesaj veriyor: Bugün Türkiye'de maalesef siyasiler her sorunun sorumlusu olarak AB'yi gösteriyor. Belçika'da demokrasi, hürriyet, ekonomik ve sosyal haklar çok güzel. İnsana çok değer veriliyor. Türkiye'nin bu modeli seçmesi bence çok doğru bir karar. Bundan vazgeçmek doğru değil." Genç bakan Emir Kır, Türklerin 40 yıllık Avrupa serüveninden yeni toplumsal bir sentez yaratıldığını da ilginç bir örnekle anlatıyor: "Ben burada doğdum. Babamın memleketine gittiğimde çok fazla didinen insan görmedim. Çok ilgimi çekti. Ama o insanlar buraya gelince sistemli, düzenli bir çalışmaya uyum sağladı. Yani biz burada çok şey öğrendik. Ama aynı zamanda bizim de onlara verdiğimiz önemli şeyler oldu. Sıcaklığımız, dayanışmamız, merhametli insanlar olmamız onları çok etkiledi. Bizim bu geleneklerimiz Belçika'nın da bir parçası oldu . " Belçika'nın genç bakanı Emir Kır, bu sözlerini ilginç bir örnekle tamamlıyor: "Mesela burada yiyeceğiniz bir dürümü dünyanın hiçbir yerinde yiyemezsiniz. Çünkü buradaki dürüm Belçikalı Türklerin dürümü, Türkiye'deki Türklerin dürümü değil. Ekmeği Lübnan, sosu Belçika, et ve salata şekli de tamamıyla Türk mutfağından çıkıyor. Bu dürümün oluşması şunu gösteriyor. Buraya gelenler bir şey alıyor bir şey veriyor ve yeni şeyler ortaya koyuyor . " AB ile Türkiye ilişkileri konusunda her zaman umutlu olduğunu söyleyen Kır sözlerini şöyle noktalıyor: "Türkiye'den AB'ye negatif bakıldığını, onların içinde de bizi istemeyenlerin olduğunu biliyorum ama buna rağmen burada Türkiye'nin çok dostu var. Hani 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yok' sözü var ya bence doğru değil. Atatürk'ün de bunun tersini söylediğine inanmıyorum. Eğer öyle bir zihniyete inanırsanız o zaman şizofren olursunuz ve yalnızlığa mahkum kalırsınız. Belçika'da her milletten inanılmaz sayıda dostumuz var . Burada Türk kimliği ile yaşayan vatandaşlar bir anlamda elçilik görevi yapıyor. Bunun temsil ettiğimiz kökene çok katkısı var."
|