| |
İspanya'da şato
Visa Europe'un araştırmasında Avrupa'nın en mutlu insanları İspanyollar, en mutsuzları ise Türkler çıkmış. Hiç de şaşırtıcı değil. İspanya'nın konumunda olsak biz de her doğan güne yaşama sevinciyle dolu başlardık. Şu rakamlara bakın:
* Kesintisiz 12 yıldır büyüme hızı yüzde 3'ün altına inmiyor. Yine 12 yıldır AB ortalamasının üstünde büyüyor.
*1990'larda yüzde 20'lerde dolaşan işsizlik şimdi yüzde 8' indi. Üstelik bu dönemde Latin Amerika'dan, Afrika'dan, Doğu Avrupa'dan 4 milyonu aşkın yabancı işçi kabul etmesine rağmen!
*Kişi başına milli geliri AB ortalamasının yüzde 98.2'sine ulaştı. Dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasında Kanada'yı geçip 8'inciliğe yükseldi ve G8'ler kulübüne girmeyi hak etti.
* Ortalama yaşam süresi 80 yıla dayandı: Erkeklerde 77.2 yılla İsveç'in ardından, kadınlarda ise 83.8 yılla Fransa'nın ardından AB ikincisi. Ve bu mucize AB sayesinde gerçekleşti. İspanya 1980'lerin başında üçüncü dünya ülkesi görünümündeydi: Yoksuldu, okumayazma oranı düşüktü, işgücünün önemli bir bölümü yurtdışında çalışıyordu, kişi başına milli gelir 2 bin avroyu bile bulmuyordu. Diktatör Franco'nun 1975'te ölümünden sonra yeniden yapılanma sürecine giren ülkede gerek sağ, gerekse sol hükümetler iki hedef belirlediler: AB'ye katılmak ve tüm sektörlerde ekonomiyi dünyaya açmak. Uzatmayalım; İspanya 1986'da AB'ye girdi, daha doğrusu kabul edildi. O tarihte kişi başına düşen milli gelir, AB ortalamasının sadece yüzde 68'i kadardı, bir numaralı istihdam alanı da tarımdı. AB bu yeni üyesiyle arasındaki gelişmişlik farkını kapatmak için İspanya'ya para yağdırmaya başladı. Bugüne kadar, yani 20 yılda AB fonlarından ne kadar aldı dersiniz? 140 milyar avro! Sadece son 5 yılda Brüksel'den gelen para 65 milyon avroyu geçti.
20 yıl önce eşittik Bu yardımlarla altyapısını tepeden tırnağa yeniledi. Örneğin 8 bin kilometre otoyol ve dört şeritli yol inşa etti. Başta Madrid olmak üzere büyük kentler restore edildi. Yüzlerce yeni hastane kurarak sağlık sistemini modernleştirdi. Bugünü güvenceye alan İspanya şimdi geleceğe yatırım yapıyor: GSMH'nın yüzde 2'sini AR-GE'ye (Araştırma-Geliştirme) harcıyor. İspanyol iktisatçılarının hesaplarına göre, AB fonları büyüme hızına yüzde 0.5 katkıda bulunuyor ve yılda 300 bin iş yaratılmasını sağlıyor. 20 yıl önce yurtdışına işçi gönderen İspanya şimdi yabancı işçi ithal ediyor. Bir noktayı daha ekleyelim: 20 yıl önce İspanya ekonomisinin göstergeleri Türkiye'yle hemen hemen aynıydı. Tabii bu göz kamaştırıcı başarıda bir etkenin daha rolü var: İspanya oyunu kurallarına göre oynadı, AB'nin sadece siyasal değil ekonomik standartlarına da sıkı sıkıya uydu: Maastrich kriterleri denilen o standartlar kamu açığının GSMH'nın yüzde 3'ünü, kamu borçlarının ise yine GSMH'nın yüzde 60'ını geçmemesini öngörüyor. İspanya'nın borçlanma oranı yüzde 50.7, kamu açığı ise yüzde 0.8! Kısacası sağlam para politikaları ve cömert AB fonları İspanya'yı uçurdu, İspanyollar'ı da Avrupa'nın en mutlu insanları yaptı. Şimdi sıra Polonya'da: AB fonlarından 2013'e kadar 90 milyar avro alacak. Göreceksiniz, bu yardımlar sayesinde 7 yıl sonra bambaşka bir Polonya ile karşılaşacağız. İşte bu yüzden son dönemde epey içerlememize rağmen AB hedefine sıkı sıkıya bağlı kalmak gerektiğini savunuyoruz. İspanya'da şato hayalleri mi kuruyoruz acaba?(*) (*) "İspanya'da şato hayalleri kurmak" deyimi, "Olmayacak duaya amin demek" anlamına geliyor.
|