|
|
Demek ki neymiş?
Seda Sayan programında bizim Sarı Kurdele kampanyamızı üstü kapalı eleştirdi. Çünkü Tülin ve Caner'i yitirmişti. Birkaç gündür Seda Sayan'ın programlarını daha bir dikkatle izliyorum. Önce gençlerimizi pençesine alan blumia hastalığını gündeme getirdi. Ardından 1 yaşında 20 kilo olan zavallı Muhammed Ali bebeğin dertlerine derman oldu. Ve son olarak Küçük İbo'nun reyting çarkları arasında nasıl eridiğini ekrana taşıdı. Arada şirinlik olsun diye kendi özel yaşamını da magazin sosu olarak ekran aşına kattı ama o kadar kusur, kadı kızında da olur. Bir de tren raylarında bacaklarını bırakan, öldürülen taksi şoförü babasının ardından hayata şarkıcı olarak asılmaya çalışan insanların koyu dramlarını anlatırken, "çatal çömleği dışarıda bırakan" tuvaletlere gerek yok gibi geliyor bana... Sevgili Seda, bence programın bu hali, eskisinden çok daha iyi oldu. Hiç olmazsa dramlar "kurmaca" değil, hayatın tam orta yerinden alınmış gerçekler. Üstelik reytinglerin de beklendiği gibi düşmedi. Tersine, yükseldi... Şimdi sana soruyorum: Tülin ile Caner'in ardından ağıt yakmaya gerek var mı? Dahası, senin ekrandan kurgu aşklar, sahte gözyaşları pompalamaya ihtiyacın var mı? Unutma ki, sen ekrandaki o sıcaklığını, güvenilirliğini Tülin ile Caner'e borçlu değilsin. Gel şu süpürgenin ucundan sen de tut. Ekranın tozunu toprağını birlikte süpürelim bacım!..
|