Yüksek faiz, kısa vade, likit kalma dönemi
Bulutu çok, dolayısıyla türbülansı da çok olabilecek bir döneme adım atıyoruz. Dün de belirttiğimiz gibi, AB, cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimler, yüksek cari açık, yükselen enflasyon ve küresel piyasaların kırılganlığı ekonominin ve piyasaların üzerindeki riskler. Bu risklerin hemen hepsinin gerçekleşmesi ve negatif bir etki yaratması beklenmemeli ama tümünün de pozitif bir şekilde sonuçlanması büyük şans ve başarı olur.
Yolun inceldiği an İlk risk unsuru olan AB bulutu üzerimize yağdı yağacak. Düşünülenden ve tahmin edilenden daha kötü bir AB Komisyonu önerisi ile karşılaştık. Şimdi bu öneriyi törpülemeye çalışıyoruz ama Almanya-Fransa ittifakı da kararı Türkiye açısından daha da negatif hale getirmeye çalışıyor. Müzakerelerin 8 başlıkta hiç açılmaması yerine tümünün 1 veya 1.5 yıl süreyle dondurulması halinde, AB yolu Türkiye için iyice incelmiş olacak. Yeniden nasıl başlayacağımız da ayrı bir soru ve zorluğu oluşturacak. Bu durumda AB işi bir yere gitmeyecek, ekonomi ve piyasalar için de çapa olmaktan çıkacak. Türkiye'nin bu dönemdeki şanssızlığı AB lider ülkelerinin yanında değil,karşısında yer alıyor olması.
Dolarda düşüş etkisi Küresel piyasa risklerine son örnek doların hızla değer kaybetmesi. Türkiye'nin ithalatı ve dış borçlanması daha çok dolar üzerinden. İhracatı da Euro üzerinden. Dolasıyla Euro'nun dolar karşısında artışının ihracatımıza kısa vadede olumlu bir katkı yapması söz konusu. Ama bir dünya parası olduğu için başta altın olmak üzere diğer emtia ve petrol fiyatları da dolar üzerinden. Dolayısıyla doların değer kaybı halinde enflasyon ithal etmek de mümkün. Ancak bunun yanında asıl etki finansal piyasalar yoluyla gelebilir. Çünkü doların değer kaybına yol açan gelişmeler ABD ekonomisinin durgunluğa doğru gittiğine ilişkin veriler. Ufukta durgunluk varsa faiz düşüşü de beklenenden erken gelir diye dolardan kaçış hızlanırken Euro'ya yönelme arttı ve parite 1.34'lere doğru tırmandı. ABD ekonomisinde durgunluk kesinleşirse bunun bizim gibi gelişmekte olan piyasalara yaramayacağı açık.
Enflasyon verileri Dün açıklanan kasım ayı rakamlarında tüketici enflasyonu yüzde 1.29 ile beklenenin biraz üzerinde geldi. Buna göre yatırım araçlarının hesaplanan reel getirileri yukarıdaki tabloda yer alıyor. Yağan şiddetli yağmur ve sellerden dolayı meyve ve sebze fiyatlarında korkulan olmadı ama kasım verileri, enflasyonun yılsonunda tek hanede kalmasını zorlaştırdı. Enflasyon 11 ayda yüzde 9.40'a çıkarken yıllık bazda 9.86'ya geriledi. Aralık ayında ise geçen yılki 0.42'lik artış çıkar ve yerine 0.54'ün altında bir rakam gelirse ne ala, milimi milimine yüzde 10'un altında kalınmış olacak. Aksi taktirde ise iki yıllık aradan sonra yeniden çift haneli rakamlara çıkılacak. Ancak aralık enflasyon rakamlarının yüzde 0.54'ün altında çıkma ihtimali çok düşük değil. En azından geçen yılki veriler bize böyle düşündürüyor.
Tek hane zorlaştı Geçen yıl kasım ayında yüzde 1.40'lık artıştan sonra aralık ayında yüzde 0.42'ye gerileme olmuştu. Yapılan zamlara karşılık bundan sonra çok dikkatli gidilirse ve elektrik zammı, fiyat derleme tarihi olan 25 Aralık sonrasına bırakılırsa, üçüncü yılda da enflasyon tek haneli çıkabilir. Bu da iktidara seçim meydanlarında enflasyonu tek haneli rakamlara indirmekle övünme fırsatını verecek. Ancak elektrik zammını yeni yıla devretmek de gelecek yılki enflasyon hedefini hemen başından sakatlamak anlamına gelir.
Atmosferin gereği Enflasyondaki bu yüksek seyir aynı zamanda faizlerin aşağı gelmesini zorlaştırıyor. Merkez Bankası da zaten önümüzdeki dönemde temkinli bir duruş sergilenmesinin gereğini ve faizlerin yüksek seyredeceğini ifade etti. Çok bulutlu ve buna bağlı olarak türbülanslı bir atmosfer ister istemez beraberinde yüksek faizi, kısa vadeyi, likit kalmayı, devalüasyon veya dalgalanma ihtimaline karşı dövize yönelmeyi getiriyor.
Sonuç "Kaderimizden kaçmak için göstereceğimiz her gayret bizi sadece ona götürmeye yarar" Emerson
|