|
|
Hukuk mu inanç mı...
Türkiye bütün büyük laflara rağmen iktidara yakınlığın her türlü hukuk kuralının önüne geçtiği bir ülke olmaya devam ediyor. İktidara gelenler, gücü kendilerini ve yakınlarını zenginleştirme aracı olarak gördükleri için hukukun üstünlüğü, kuralların belirleyiciliğini temel ilke olarak kabul edemiyor. AKP de bu süreçten kendini kurtaramadı. Acarlar üzerinden şimdi bir imar tartışması, yargımüteahhit, eski bakanmüteahhit ilişkileri tartışmaya açıldı. Ama bu tartışma günümüzü ve uygulamalarını kapsamıyor. Her iktidar döneminde olduğu gibi, geçmiş siyasetçilerin sorgulanması, geçmiş ilişkilerin araştırılmasını kapsıyor. Oysa geçmişin ilişkileri ve rantı günümüzde de tekrar tekrar yaratılıyor. Üstelik hepimizin gözü önünde. Çünkü Türkiye hala arazinin, gayrimenkulün çok büyük rant yarattığı bir ülke. Başta İstanbul olmak üzere iktidara yakınlığıyla bilinen müteahhitlik firmaları, belediyeyle ilişkilerini kullanarak inanılmaz zenginliklerin sahibi olabiliyor. Bu yüzden belediyede imar komisyonu üyesi olmak büyük önem taşıyor, partilerde bu komisyon için kavgalar çıkıyor. Eminim ki, bugün Acarlar üzerinden DYP'li bakanla ilgili yapılan tartışma yarın bugünün iktidar sahipleri için de yapılacak. Türkiye günümüz iktidarından çok geçmiş iktidarların suçlarını sorgulamayı seven bir ülke çünkü. Düşmüş iktidarlardan hesap sormak her zaman daha kolay ve risksiz. Bugün ülkenin dört bir yanı imar açısından talana açılmış durumda. DYP lideri Ağar dünkü Son Baskı programı öncesi Denizli'de yeşil alanda 20-30 katlı bir gökdelen için verilen imar izninin öyküsünü anlattı. Yani olay bir kente, bir belediyeye özgü değil. Olay Türkiye'de iktidarın yapısına bakıştan kaynaklanıyor. Bu ülkede zenginleşme iktidarla iyi ve yakın ilişki içinde olmaktan geçiyor. İnancının derecesi ve gücü ne olursa olsun, her iktidar bu anlayışın ağına düşüyor. Sonuçta her gün gözlerimizin önünde iktidar eliyle yaratılan yeni yeni zenginler türüyor. Acarlar iktidara yakın olmadığı için dayak yiyor, bir başka şirket iktidarın dizinin dibinde olduğu için ödüllendiriliyor. Hukuk iktidarın yakınındakine farklı, karşısındakine farklı çalışıyor, bürokrasi de öyle. Sonra kalkıp AB hedefinden, hukukun üstünlüğünden, şeffaflıktan söz ediliyor. Uygulamaya baktıktan sonra bu sözlere güvenmek mümkün mü? Yolsuzluğa bulaşmış ilişkilerden sağlıklı bir demokrasi çıkacağına inanılabilir mi? Açıkçası ben inanmıyorum.
|