| |
Kaçış yok!
Avrupa Konseyi'nin dün açıkladığı Türkiye raporu, Papa gezisi, AB Komisyonu kararı tartışmalarının kilitlediği gündemde boğuntuya giderse gerçekten çok yazık olur. Çünkü Konsey organlarından GRECO'nun kapsamlı (52 sayfa) raporu, Türkiye'nin kanamaya devam eden yarasına parmak basıyor: Rüşvet ve yolsuzluk. Zamanlaması da harika: Acarkent villaları, Foça'daki tavuk çiftliği, siyasete kanalize edilen 1 milyar dolarlık rant iddialarının, eskiyeni siyasileri hedef alan rüşvet ve para aklama suçlamalarının ayyuka çıktığı günlere denk geldi. Önce GRECO'yu tanıtalım. Adını "Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu" anlamına gelen sözcüklerin kısaltmasından alan Avrupa Konseyi bünyesindeki bu organ 1999'da kuruldu, Türkiye 2004'te üye oldu. GRECO'nun amacı veya misyonu: Üye ülkeleri belirli aralıklarla denetleyip yolsuzlukla mücadelede alınan mesafeyi belirlemek, eksikleri sıralamak ve önerilerde bulunmak. Bu önerilerin hayata geçirilmesi için baskı araçlarını devreye sokmak da görevleri arasında yer alıyor. GRECO'nun ülkemize gönderdiği bir uzmanlar grubuna hazırlattığı rapordaki tespit -ne yazık ki- sürpriz değil: "Hükümetin çabalarına rağmen özellikle kamuda yolsuzluk hâlâ yaygın." Aynı şekilde, sıralanan nedenlerde de yenilik yok: Milletvekili dokunulmazlığının kalınlığı, bürokrasi dokunulmazlığının genişliği, yargı bağımsızlığının yetersizliği Raporun en önemli bölümünü, Türkiye'ye verilen 21 maddelik ev ödevi oluşturuyor: Parlamenterlerle ilgili rüşvet ve yolsuzluk iddialarını soruşturabilmek için dokunulmazlıklar "Siyasi değil objektif kriterler"e göre yeniden belirlenmeli. Bürokraside dokunulmazlık kapsamı daraltılmalı ve soruşturmayı izne bağlayan sistem değiştirilmeli. İlk soruşturmayı teftiş kurullarına veren mekanizma, savcıların devreye girmelerini sağlayacak biçimde yenilenmeli. Bilgi edinme hakkı genişletilmeli. Yargının bağımsızlığı ve etik kurullarının yetkileri güçlendirilmeli, vb...
Ya gönüllü ya zorlamayla GRECO bu önerilerin değerlendirilmesi için Türkiye'ye tarih de verdi: 30 Eylül 2007 tarihine kadar Avrupa Konseyi'ne ayrıntılı rapor sunulacak. Bu, önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerden önce Türkiye'nin dokunulmazlık sorununa neşter atmak zorunda kalacağı anlamına geliyor. Kendi irademizle çözemediğimiz ya da çözmeye cesaret edemediğimiz dokunulmazlık ayıbını, uluslararası baskı gruplarının zorlamasıyla temizlemek için uğraşacağız. Ama o kadarla kalsa neyse. GRECO şimdi de siyasetin finansmanı sorununa eğilmeye karar verdi. İyice ayrıntılı soru formları hazır bile. Bakın tüm üye ülkelerle birlikte Türkiye'ye de göndereceği formda nelere yanıt istiyor: Siyasi partileriniz nasıl finanse ediliyor? Partilerin ve adaylarının seçim harcamalarında bir limit var mı? Partilerin hesapları ve bilançoları bağımsız denetim kurumlarının kontrolünden geçiyor mu? Partilerin gelirleri ve harcamalarıyla ilgili olarak bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin soruşturma talebinde bulunma hakları var mı? Partilerin bu konudaki yasaları çiğnemeleri halinde, yetkilileri dokunulmazlık hakkından yararlanıyor mu? Hepsi de ayrıntılı, birçok paragraftan oluşan 29 ahret sorusu... Tüm partilerimize ve liderlerimize bir tavsiyemiz var: Gelin, dokunulmazlıklarda başımıza gelen "Köşeye sıkışma", hiç değilse bu konuda tekrarlanmasın. Gelin, seçimlerden önce siyasetin finansmanına şeffaflık getirecek düzenlemeleri Avrupa Konseyi dayatmadan kendi özgür irademizle yapalım.
|