|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: FA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
 |  |
  |
|

Özgüven ve cesaret
Dünün iki "cesuru" vardı. Biri Sabah gazetesi, diğeri ise Başbakan Erdoğan. Herkesin "karnından" söylemeye çalıştığını, "cesaretle" manşetten bir tek Sabah söyleyebilmişti. Dünkü gazetelerden benim anladığım buydu. Papa'ya "Benvenuto" yani "Hoş geldin" dedik. Bu manşetimiz hem olumlu, hem olumsuz tepkiler aldı. Böyle olacağını baştan tahmin ediyorduk. Ama demek zorundaydık. Türkiye'nin "lümpen bir çağrıyla" bir meydana toplanan 20 bin kişiyle temsil edilmeyeceğini, "laik, demokratik, çağdaş" Türkiye insanının konuya farklı bir gözlükle baktığını, Türkiye'nin artık "septik" bir bakış açısını aşması gerektiğini, tüm dinlere ve o dinlerin tepesindeki insanlara saygıyla yaklaştığını göstermek istedik. Ne Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları, ne de Türk insanının inancı bir Papa ziyaretiyle yıkılacak kadar zayıftı. Özgüvenimizi ve özgüvenden kaynaklanan "misafirperverliğimizi ve hoşgörümüzü" anlatmak istedik. Başbakan Erdoğan da bütün tartışmaların ve özgüven eksikliklerinin üzerine çıkarak Papa Benedictus'u, protokol kurallarını bile umursamayarak uçağının merdivenlerinde karşıladı. Türkiye'nin özgüvenden kaynaklanan cesaretlere çok ihtiyacı var.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|