 |  |

Türkiye'de siyaset AB ekseninden ABD eksenine kayar mı?
Yazın sıcağında Bodrum Gündoğan'da deniz üstündeki iskelede yayılmış, arkadaşlarla oturuyoruz. Güneş yakıcı. Hepimiz enerji toplayıp kendimizi denize atsak, serinleyeceğimizi biliyoruz ama bunu yapmak için enerji harcamak gerekiyor. Biri geliyor yanımıza. Oturup o da konuşmalara katılıyor. Anlatıyor: Bir yakını Washington'daymış. Türkiye'deki bir siyasi hareketin içindeymiş. Şu anda Washington'da önemli temaslar yapıyor ve ay sonunda Washington'a gidecek olan Başbakan Erdoğan'a Başkan Bush'un randevu vermemesi için gerekli çabaları harcıyormuş. Bunları dinledikten sonra içimizden biri dayanamayıp sordu: - Siz bu yakınınızın yaptığını bize bir marifetmiş gibi anlatırken, bunun yanlış olabileceğini hiç düşünmediniz mi? Amerikan Başkanı Türkiye Başbakanını istiskal ederse, bundan Türkiye'deki muhalefet prim mi yapar? Söz uzasa tatsızlık olacaktı. Hepimiz kalkıp denize atladık, kendimize geldik böylece.
DARBE Mİ? Bir başka yaz günü de, bir partinin üyesi olduğunu söyleyen genç bir adam gelip, Türkiye'deki TürkKürt gerginliğine dayalı senaryo içinde nasıl bir kargaşanın yaşanılacağına dönük bir senaryonun projeksiyonunu anlatmıştı. Pazar günün internet sitelerinde Newsweek'te yayınlanan Zeyno Baran imzalı değerlendirmeyi okurken, bunları da hatırladım. Hudson Enstitüsü uzmanlarından Zeyno Baran, bu değerlendirmesinde Türkiye'de 28 Şubat sürecini üreten koşulların bugün yeniden oluşmaya başladığını öne sürüyor ve "Bir kez daha, bir İslamcı iktidarda. Bir kez daha, generaller, (bu İslamcının) hükümetinin modern Türkiye'nin temeli olan laik devletin altını nasıl oyduğu konusunda öfkeyle homurdanıyorlar'' diye yazmaktaydı. Gerçi dünkü Zaman'a bu konuda konuşan Baran, makale kısaltılırken bazı önemli ayrıntıların gözden kaçtığını vurgulamış, klasik manada darbe değil, "Post-modern" müdahaleden bahsettiğini söylemiş ve "Askeri kaynaklarımdan hiçbiri darbe yapacağız demedi." ifadesini kullanmıştı... Baran, uzun süredir yaptığı temaslardan bu çıkarımda bulunduğunun altını çizerken, laiklik konusunda hassas bazı sivil kesimlerin orduyu müdahaleye teşvik ettiği görüşünü dile getirmişti.
LAİK SÖYLEM Zaman'dan Ali Aslan'a konuşan Baran'a göre, Bush yönetiminin laik kesimin rahatsız olduğu Erdoğan yönetimine fazlaca yakın görünmesi "Laiklik elden gidiyor" korkularını körüklemekteydi ve Washington'un laiklik hassasiyetlerine de önem veren çıkışlar yapması ortamın sakinleşmesine katkıda bulunabilecekti. Dün Milliyet Washington temsilcisi Yasemin Çongar da, Amerikan Merkezi Kuvvetler Komutanlığı'nı (CENTCOM) ziyaretini ve orada generallerle yaptığı görüşmelerin izlenimlerini yazmıştı. Bu izlenimlerden bazıları şöyleydi: - CENTCOM, dünyaya ve bölgeye bakarken, Türkiye'yi pek görmüyor. Irak'a ilişkin plan ve arayışlarda, Türkiye etkin bir müttefik ya da faktör olarak ön planda değil. Türkiye'nin Irak'ta istikrara katkısından ziyade, kuzeye müdahale ederek "İstikrarsızlaştırıcı" olabileceği üzerinde duruluyor.
YAKIN MÜTTEFİK CENTCOM, Irak Kürtlerini "Yakın müttefik" sayıyor. CENTCOM'un görev alanındaki 27 ülke ve 663 milyon nüfus içinde, "Kendi vatanları olmayan 20 milyondan fazla Kürdün özel bir yeri" olduğu, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin yanı sıra, Almanya'da da 400 bin Kürdün yaşadığı CENTCOM brifinglerinde vurgulanıyor. - CENTCOM bünyesinde 30 kadar ülkenin katıldığı Uluslararası Planlama Grubu, küresel tehditlere ilişkin stratejik bulgu ve tavsiyelerini yakında raporlaştıracak. Türkiye'nin 2003'ten sonra bu grupta yer almaması ciddi bir eksiklik. Bütün bunları değerlendirdikten sonra, önümüzdeki dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinde siyasetçiler arası bağlantılar kadar generaller arası temasların da ağırlık kazanacağını söyleyebiliriz. Ayrıca ulusalcı ve laikçi söylemlerle, Amerikancı söylemler izdüşümünde görülürse, buna da şaşırmamak gerektiğini hatırlatırız. Siyaseti AB zemininden ABD zeminine kaydırma projeleri de herhalde bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bilmeliyiz ki gelişmekte olan ülkedeki iktidar kavgası, neticede Amerika için, dünya haritasındaki bir yerde birilerinin diğerlerini devirmek için her şeyi yapabilecekleri sayısız örnekten sadece birisidir. Böyle dönemlerde ise, Washington "Sadakat"i, demokrasiden daha fazla önemseyebilir. Neticede Pervez Müşerref de sadık bir müttefik değil midir?
|