| |
En uzun hafta
Türkiye bu kadar tarihi, heyecanlı, gerilimli ve belki de dinler tarihinde dönüm noktası olacak bir haftayı Fatih'in İstanbul'a girişinden bu yana yaşamadı. Konumuz Papa XVI. Benedictus'un yarın başlayacak Türkiye gezisi. Elbette daha önce de Vatikan'ın, yani Katolik aleminin ruhani liderlerini ağırladık: 1967'de VI. Paul (İtalya dışına çıkan ilk Papa'ydı), 1979'da da II. JeanPaul konuğumuz oldu. Geldiler, gittiler, geriye hoş anıları kaldı. Çünkü iki ziyaretin gerçekleştiği dönemlerde "Medeniyetler Çatışması" en sapkınların, en fanatiklerin bile akıllarından geçmiyordu. Ama bu kez durum farklı. Ne dünyamız 1960'lar ve 70'lerdeki gibi sakin ve düzenli ve ne de Papa selefleri gibi ılımlı, üslup anlamındabarışçı, kucaklayan... Tam tersine yine üslup ve dinin ifadesi çerçevesindesavaşçı bir Papa ile karşı karşıyayız. Ve de bilinçli olarak bu keskin üslubu benimseyen bir Papa'yla. XVI. Benedictus'un, selefi II. JeanPaul gibi 28 Kasım'da başlayacak 4 günlük gezisi boyunca ağzından çıkacak her "Kelam"ın "Zahiri" ve "Batıni" anlamlarını çözmenize yardımcı olmak amacıyla, konuğumuzun bazı özelliklerini hatırlatalım: Her şeyden önce karşımızda çok sıkı bir ilahiyatçı var. Üstelik İslam'da "Müşavere" denilen danışma mekanizmasını önemseyen bir ilahiyatçı. Bir konuyla ilgili karar vermeden önce, o işin uzmanlarını çağırıyor, dinliyor, sorular yöneltiyor, cevapları uzun uzun düşünüyor. Bu süreçte akıl ile kalp arasında uyumu sağlamak için piyanosuyla Mozart'tan parçalar çalarak tefekküre dalıyor. Ve bir kez tercihini yaptıktan ya da kararını verdikten sonra, asla geri adım atmıyor.
Derdi İslam değil, Batı
Tüm Vatikan uzmanlarının kabul ettiği gibi, XVI. Benedictus'u seleflerinden ayıran en önemli fark, ateşle oynamayı göze alması. Dahası bu politikaları son derece bilinçle ve kararlılıkla uygulaması. Gerekçesi: İslamiyet, çoğunlukta olduğu toplumlarda "Yaşam biçimi"ne, hatta siyasal rejimlerin referansına dönüşmesinin yanı sıra, azınlıkta kaldığı bölgelerde de cesaret ve dinamizm kazanırken, "Katı laiklik nedeniyle" dinden uzaklaşan Batı'yı silkelemek için başka çare yok! Bir başka ifadeyle, kendini, yani Hıristiyan kimliğini sadece Hazreti İsa'nın öğretileriyle değil, "Öteki" ile, İslamiyet'le karşılaştırarak, çatıştırarak yeniden tanımlamayı, böylece uyuşuk Batı toplumlarını kamçılamayı amaçlıyor. O yüzden İslam'a karşı Haçlı Seferleri çağının papaları Eugenius, III. Innocentus, III. Honorius, IX. Gregorius'a rahmet okutacak kadar önyargılı. Ve yine o papaları mezarlarında kıskandıracak kadar da sivri dilli. Hemen hepimizin gözünden kaçtı. XVI. Benedictus'un ilk icraatlarından biri Vatikan bünyesindeki Dinlerarası Diyalog Konseyi'ni Kültür Konseyi'ne bağlamak oldu. Bu, İslamiyet'i din olmaktan çok bir kültür öğesi görmek anlamına geliyordu ve Vatikan politikalarında köklü değişimi haber veriyordu. Bavyera'daki Regensburg Üniversitesi'nde kıyamet koparan konuşması, çatışmaya dayalı işte o stratejinin ilk somut uygulaması oldu. Ancak XVI. Benedictus'un bir zayıf yönü var: İslamiyet'le ilgili bilgilerinin yalnızca Hıristiyan kaynaklarıyla sınırlı olması. Türkiye gezisi öncesi o açığını biraz olsun kapatmaya çalıştı. Nasıl? Yerimiz bitti, onu da sonraya bırakalım. Ama bu gezinin her durağının içgüdüsel tepkiler değil, bilgi, erdem ve güvene dayalı yanıtlar gerektireceğini hatırlatalım. Başta "Ulema" olmak üzere herkes ona göre hazırlansın.
|