Kes kes yap
Adam İstanbul'un ormanlarını bir bir iğfal ediyor ama oğlu manken sevgilileriyle baş köşede. Gazetelerimiz hızlı çocuğun çapkınlığıyla uğraştığı kadar ormanlık arazisiyle de uğraşsa, bugünkü rezil tabloyla karşılaşmazdık belki. Ormancı, siyasetçi, eski asker, gözü dönmüş müteahhit, anlı şanlı profesörlerden oluşan bilirkişi vs tek bir amaçta birleşmiş. Bay İsmet'in orman arazisine yaptığı beton tapınağını savunmak. Çünkü Bay İsmet buradaki evleri 500 bin dolarla 1 milyon dolar arası satacak ve oğlu birkaç manken sevgili daha bulacak. Adamın çevre düşmanı olması boşuna değil, kesilen her ağaç keyifli birkaç gece daha anlamına geliyor onun için. Bu olay Adalet Bakanı Çiçek'in şu sözlerinde ne kadar haklı olduğunu da ortaya koyuyor: Hakimler kiminle yatıp kalktığına dikkat edecek. Zaman zaman ölçü kaçıyor, ortaya orman kıyımı çıkıyor. Bu, işin müteahhit ve çarpık sistem yönünü ilgilendiren kısmı. Açıkçası bu çarpıklık Beykoz'da var da, Kemer'de yok mu? Orada da adam devletin ormanının kapısına güvenlikçi koymuş, bariyer koymuş, halka sahibi olduğu ormana girip çıkarken kimlik soruyor, hesap soruyor, kimse ağzını açmıyor. Dediğim gibi, İstanbul'un sahibi yok, yağmacısı ise çok. Orman Bakanı Pepe buradaki tavrıyla alkışı hak etti. Ancak bu bütün iktidara mal edilecek bir tavır mı, şüpheli. Neden mi? AKP'nin çevre sevgisi konusundaki tavrı ikircikli de onun için. Beykoz'da çevreci, Bursa'da Cargill'ci. AKP'nin gücü de Bay İsmet'e yetiyor ama Bay Warren'a yetmiyor (Kendisi halka açık Cargill'in mevcut patronu). Bu yüzden de Umur Talu'nun dün çok güzel ifade ettiği gibi partisinin Bursa ekibi kıvırmak zorunda kalıyor. Dünkü iktidar karşısında köylünün, çevrecinin yanında olan vekilleri dönem değişince 180 derece bir dönüş gerçekleştiriyor ve Cargill'ci oluyor. Çünkü Cargill Amerikan seçimlerinin en büyük parasal destekçi şirketlerinden biri. Çünkü Cargill Amerika'da lobileri en etkin kullanan şirketlerden biri. Yani siyasette serbest teşebbüs yanlısı. Siyasette "gücün ve paran kadar konuş" ilkesinin en güçlü savunucusu. O yüzden zamanında Clinton rahmetli Ecevit'e söylemişti, "Şu Cargill'i kurtarın" diye, şimdi de Bush, Erdoğan'a söyledi. Amerikan Başkanı'nın ricası bu coğrafyada emirdir. O rica ettiği için 1999'da Amerikan karşıtı olan Bursalı vekil şimdi Cargill haklarının savunucusu oluyor. Yarın iktidar değişir başka orman bakanı gelir o da Acaristanbul'un ateşli savunucusu olur, sonra emekli olunca da gider orada oturur. Çünkü burada hukukun egemenliği yok, her şey siyasete ve siyasetçiye bağlı.
|