  |
|

İsa, Musa ve Canaydın
Bıçakcı Federasyonu'nun son günleri... Levent'teki federasyon binasına akşam saatlerinde otomobiliyle gelen bir kulüp başkanı, kapıdaki nöbetçi güvenlik görevlisini yanına çağırır, "Oğlum sen buraları bilirsin ben bir adres arıyorum. Şu adresi biliyor musun?" der. Güvenlik görevlisi o kulüp başkanına adresi tarif eder. Aranılan adres Haluk Ulusoy'un evidir. O kulüp başkanı, yıkılmak üzere olan Federasyon binasından muhtemel Federasyon Başkanı'nın evini sormuştur. Aynı kulüp başkanı, son Kulüpler Birliği toplantısından önce Haluk Ulusoy'u yıkmak için girişimler yapan ekiple birlikte yemekteydi. Gece saat 00:30'da biten yemeğin ardından 01:00-04:00 saatleri arasında da Ulusoy'un evindeydi. Ertesi gün başkanlığını yaptığı Kulüpler Birliği toplantısına F.Bahçe'yi de çağırmış ancak nasıl olduğu belli olmayan bir sekreterya hatasıyla toplantı günü F.Bahçe'ye "Gelme" çağrısı yapılmıştı.
NE İSA'YA NE MUSA'YA Spor kulislerinde konuşulanlara göre, Özhan Canaydın'ın ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranamadığı bir 'gel-git' öyküsünün başlangıcı Haluk Ulusoy'un evine girdiği andır. F.Bahçe'nin de katılımıyla 18 kulüp, Ulusoy Federasyonu ile ilgili genel kurul kararı alıp almayacaklarını oylayacaklardı. Kendisine "Türk futbolunun abisi" konumunu öngörenler, Canaydın'a çok güveniyorlardı: Oylama 10'a karşı 8 Ulusoy aleyhine çıkar diyorlardı. Kendi tarafına yazdıkları 10 oydan biri Canaydın'ın oyuydu. Ancak ertesi gün F.Bahçe'ye 'gelme' çağrısı yapıldı toplam oy sayısı 17'e düştü. Çünkü Ulusoy Canaydın'ı "Oylama 9'a 7 lehime sonuçlanır"a ikna etmişti. Ertesi gün yine Ulusoy'un dediği çıktı. 9 kulüp Ulusoy lehine karar verdi 7 kulüp genel kurul çağrısı yapılmasını talep etti. Özhan Canaydın oy kullanmadı. Yani kendi hesabınca rengini belli etmemişti. F.Bahçe'nin katılımı bu yönden çok önemliydi. F.Bahçe toplantıya katılsa durum 9-8 Ulusoy lehine olacak, Canaydın oyunu vermek, tarafını seçmek durumunda kalacaktı. Ancak Seyrantepe için hükümetle bağını koparmak istemeyen, bir yandan da Ulusoy'u markaja alan Canaydın, bu durumu engellemek için sekreterya hatasına başvurmuştu. Çünkü ilk çağrıyı yaparken F.Bahçe'nin bu toplantıya da katılmayacağını hesap etmişti. Ulusoy hala AK Parti'ye karşı 1-0 önde. Ak Parti'nin penaltısını kurtardı.
İKİ TARAF DA KIZGIN O günden beri her iki taraf ile defalarca konuştum. Net olarak söyleyeyim: Bugüne kadar Canaydın'a çok saygı gösteren Ulusoy karşıtları gözünde Özhan Başkan çok değer yitirmiştir. "Galatasaray Seyrantepe'yi unutsun" diyenler bile var. Şimdi G.Saray'a "30 bin kişilik stat yapalım" gibi kabul edilemez önerilerin getirileceğini ifade edenler var. Peki hükümet kanadı bu kadar kızgın da Federasyon tarafının Canaydın'a minnet borcu mu var? Tam tersine. Ulusoy'un çok önem verdiği, Federasyon'un çok güçlü bir isminin söylediklerini aynen aktarıyorum: "Bugün o tarafı satan yarın bizi de satar. Aleyhimizde imza toplanmaya başlanırsa ilk imzayı Canaydın atar."
YAZININ BAŞLIĞI DEĞİŞİR Olayın üçüncü tarafı Galatasaray cephesinden konuştuklarımın düşünceleri de çok farklı değil, "Kulübü kurtardı mı ki Kulüpler Birliği'ni kurtarsın" diyenler mi istersiniz yoksa "Özhan abi ilk defa strateji hatası yaptı. Bizde artık Adnan Polat'ın yükselme devri başlamıştır" diyenler mi? Üç tarafın da ortak görüşü şu: "Bitaraf olan bertaraf olur." Konuşulanlara göre Canaydın'ın durumu da böyle. Ancak bütün bunlara rağmen bulunduğu konumun hassasiyeti nedeniyle 'Özhan Abi' büyük ihtimalle Kulüpler Birliği başkanlığına devam eder. Yazının başlığının değişmesi de an meselesi. Çünkü Canaydın da artık ya İsa'yı ya da Musa'yı seçmesi gerektiğini biliyor. Kulislerde konuşulanlara ve ortadaki gerçeklere göre, (Seyrantepe-Riva) Canaydın'ın oyu, seçimden yana olacak.
|