|
|
|
|
|
Baykal: Türkiye Irak'a asker göndermemeli
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Irak'ta üç yıldan beri sürdürülen politikanın tıkandığını, bölgenin istikrarsızlığın içine sürüklendiğini kaydederken, ABD'nin bölgedeki girişiminin başarısız olmasının Türkiye'yi yeni bir tabloyla karşı karşıya bıraktığını söyledi.
Irak'ın kültürel ve siyasi olarak parçalandığını ifade eden Baykal, ABD'nin bu bölgeden çekilmesinin kaçınılmaz hale geldiğinin ABD içinde de dile getirilmeye başlandığına işaret etti. Baykal, "Demek ABD halkı Irak sorununa 3 yıl önce CHP'nin baktığı gibi bakma noktasına gelmiştir. Bu karar doğrultusunda ciddi bir arayış başlamıştır" diye konuştu. ABD'nin bu bölgeden çekilmesinin kaçınılmaz olduğunu ancak çekilirken yerini NATO birliklerine devretmesinin sorunun aynen sürmesi sonucunu doğuracağına işaret eden Baykal, Irak'a asker gönderen ülkelerin zor durumda kalacağını, Türkiye'nin bu olaydan uzak durması gerektiğini vurguladı.
TÜRKİYE
İNİSİYATİF ALMALI
Türkiye'nin bölgedeki gelişmeleri en fazla yönlendirme şansına sahip bir ülke konumuna geldiğini kaydeden Baykal, "Irak yanıyor, Irak'ın bütünlüğünün güvence altına alınması gerekiyor. Bu konuda Türkiye'nin rolü vardır, inisiyatif almalıdır" dedi. Bunun Irak'a komşu ülkelerle bir konferans düzenlenmesi ve bu konferanstan çıkan karaların uygulanmasıyla olabileceğini dile getiren Baykal, bu konferansın ABD'nin çekilişini takvime bağlaması gerektiğina işaret etti. Baykal, Irak'ta barışın şartlarının ne olduğu konusunda herkesin mutabakat sağlaması gerektiğini dile getirerek şöyle dedi:
"Uzlaşıya bağlı olarak askeri birliklerin çekilmesi takvime bağlanabilir. Bunların yerine bölge dışında müslüman ülkelerden oluşan, Türkiye ve İran'ın yer almayacağı bir askeri gücün yerleştirilmesine ihtiyaç vardır. Irak'ın toprak bütünlüğü uluslararası bir güvence altına alınmalı. Ayrılmak, parçalanmak olmamalıdır. ABD de bir arayıştadır. Kolay bir arayış da gözükmüyor. Komşu ülkeler, kendi hesaplarına bir bekleyiş içine girmeden, kendi askerlerini yerleştirmeden, uzlaşmayı sağlayarak bir model ortaya koymalıdır."
AKP KONGRESİ GİBİ EĞİTİM ŞURASI
Baykal, geçen hafta toplanan Milli Eğitim Şurası'nı da eleştirdi. Buna Mili Eğitim Şurası demeye dilinin varmadığını ifade eden Baykal, Şura'nın sadece AKP'nin planlarının ortaya çıkması, niyetlerinin anlaşılması, ellerine fırsat geçtiği zaman neler yapabileceklerinin ortaya çıkması bakımından önemli olduğunu kaydetti. Türkiye'de milli eğitimin her yerinin sorun olduğunu, öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin şikeyetçi olduğunu anlatan Baykal, ancak Şura'da gerçek sorunların hiçbirine yönelik öneri olmadığını, sadece katsayı ve özel eğitimin devlet eğitimin yerini alması gibi iki siyasi takıntının ele alındığını söyledi. Baykal, AKP'nin bir siyasi parti kongresi gibi şura topladığını kaydetti.
YENİ DÖNEMDE ULUSAL DUYARLILIK ÖNEM KAZANACAK
Baykal, Türkiye siyasetinin dinamiklerinin şekillenmeye başladığını, artık Türkiye'nin AKP'ye teslim olmayacağının, AKP'nin Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alamayacağının yavaş yavaş herkesin bilincine, bilinçaltına yansımaya başladığını ifade etti. AKP'nin bir süre önce alternatifi olmadığının dile getirildiğini, bunların boş söz olduğunun ortaya çıkmaya başladığını belirten Baykal, şöyle konuştu:
"Tam çıkmadı, görenler görüyor. Kavrayanlar kavrıyor. Türkiye toplumu bütün dinamikleriyle demokratik bir süreci işletmeye başlamıştır. Türkiye'nin bu iktidarı sandıkta aşacağı artık netlik kazanmaya başlamıştır. Bu yeni yükselişin altında yatan temel dinamik, hiç kuşku yok ki ulusal duyarlılıklardır. Türkiye yeni dönemi ulusal duyarlılıkların daha önem kazandığı, değer kazandığı, güç kazandığı yeni bir siyaset dönemi olarak şekillendirecektir. Türkiye'nin yaşadığı acı olaylar toplumu bu duruma karşı tepki arayışı içine sokmuştur. Yeni yükselen değer ve siyaset anlayışı olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye'yi köşeye sıkıştırma, suçlama sürekli bir eziklik duygusu içine itecek bir söylemi bayrak gibi dalgalandırarak iltimas sağlama döneminin sonuna gelinmiştir."
DÜNYADAN, AVRUPA'DAN KORKMUYORUZ
Baykal, bunu kimsenin küçümsemeye, dudak bükmeye hakkı olmadığını, artık kimsenin Türkiye'yi itip kakmasına sessiz kalma döneminin kapandığını ifade ederken, bu duyarlılığın, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünün güvencesi olduğunu vurguladı. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yeni bir Türkiye, kendisine saygı talep eden bir Türkiye ortaya çıkacaktır. Şimdi bunu herkes içine sindirmeye başladı. Bu bir sindirme dönemidir. Bu dönemin ardından bazı sorular ortaya çıkacak. 'Acaba Türkiye dünya ile ilişkisini sürdürmekten vazgeçecek mi, sırtını dönecek mi?' kaygısının bu sindirme süreciyle birlikte ortaya çıkmakta olduğunu görüyoruz. Hiç kimsenin telaş etmesine gerek yoktur. Ulusal duyarlılıkların yükseldiği bir yönetim tam tersine dünya ile daha çok kucaklaşan, yakınlaşan, halkına, milletine güvenen bir ülke olarak ortaya çıkacaktır. Biz dünyadan, Avrupa'dan korkmuyoruz. Biz kendimize saygı talep ediyoruz. Eşit konumda, her türlü ulusalararası oluşuma açık duruyoruz. Kendimize güveniyoruz. Atatürk'ün laik demokratik cumhuriyetine inanıyoruz. Bu inanç içinde herkese 'gelin beraber olalım' diyoruz. Kimseden kaçmamıza, sırtımızı dönmemize gerek yok. Biz kabımıza sığamıyoruz. Bunu biz, kaçmak üzere değil kucaklaşmak üzere, ulusal duyarlılıklar içinde özümüzü koruyarak yapacağız."
AB AĞZIYLA SÖYLÜYOR DİYE DOĞRU OLACAK DEĞİL
Konuşmasının son bölümünde Baykal, AKP'nin İzmir'de düzenlediği bir panelde Atatürk'e yönelik eleştirilerde bulunan Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Atilla Yayla'ya da tepki gösterdi. Yayla'nın ne söylediğinin farkında olmadığını kaydeden Baykal, şöyle dedi: "(Atatürk gerici, resimlerini kapatalım) Onlar zorla asılmıyor. Milletin gönlünde yatıyor Atatürk. Atarürk'le uğraşarak, Türkiye'yi kendi kafalarında biçimlendirerek bizi dünyayla ilişkiye geçirecekler. Yok öyle bir şey. Bizim ne olacağımıza o kadar da karışmasınlar. Onların işi değil. Bu sözleri biz ilk kez duymuyoruz. Bu sözleri 80 yıldır söylüyorlar. Profesör söylüyor, AB ağzıyla söylüyor diye doğru olacak değil. Ortadoğu'da, Irak'ta 650 bin insanın nasıl kaybedildiğini, bizim nasıl barış içinde yaşadığımızı, bunun altında ne yattığını çok iyi biliyoruz. Dünyaya diyoruz ki; bekle geliyoruz. Türkiye geliyor, Türkiye."
(ANKA)
|