| |
İş yapmak kadar zamanında yapmak da önemli...
Bir işi yapmak, bir yapıyı ortaya çıkarmak tabii ki önemlidir. Ama aynı şekilde o işi "Zamanında" yapmak belki daha da önemlidir. Ne yazık ki Türkiye'de "İcraat" ve "Zaman " birbirleriyle ilişik kavramlar değil. Diyelim ki bir baraj yapılıyor. Bu barajın yapımında rol alan yöneticiler, kendilerini "Barajlar Kralı" falan ilan ediyorlar. Ama bu baraj iki yılda tamamlanacakken 12 yılda tamamlanmışsa, kimse bunu önemsemiyor. Bu gecikmenin nedeni finansmanının önceden planlanmaması da olabilir, düşük fiyatla ihaleyi alan müteahhit firmanın eskalasyon hesapları da olabilir. Ancak bu gecikmelerin hem maliyeti artırdığı, hem de o barajdan beklenilen ekonomik getirileri sürekli ertelediği kesindir. Aynı tür gecikmeleri, büyük kentlerin alt ve üst yapıya dönük inşaatlarında da görmekteyiz. Örneğin hızla büyüyen İstanbul'un her semtindeki yollar birer inşaat şantiyesi görünümünde. Ama bu inşaatların ne zaman biteceğini de kimse kestiremiyor. Zaten yetersiz olan yollar, bazen tek şeride iniyor. Kenarlarda iş makinelerinin yattığını görüyorsunuz. Bunlar açılmış çukurların yanında park edilmiş, hareketsiz durmaktalar. Akşamları, hafta sonları ne bu makineler, ne de işçiler çalışıyor. Anayol niteliğindeki arterlerin kenarlarında, ışıklandırılmamış çukurlar, araçları geceleri yutmak için bekler gibiler. Kısacası, bir haftada bitirilebilecek iş, bazen aylarca bitmiyor.
HESAP YOK MU? Belli ki bunların yapılması kaçınılmaz bir gerek. Alt yapı da üst yapı da yenilenmek zorunda. Ama aynı anda bir çok yere kazma vurup, bunları birer vadesiz senet gibi, bir zamanlamaya bağlamamak ne kadar doğrudur? O yolların üzerindeki işyerlerinin iflasa sürüklenmesi, o yolları kullanan araçların saatlerce tıkanıp kalması da, bir toplam maliyet hesabının dışında mı tutulmalıdır? Hep merak ederim. Ana kentin ve ilçelerin belediye başkanları, bu şehrin yollarını kullanmaz mı? Kendi evlerinin inşaatı bu kadar ağır yapılsa veya kaplılarının önü aylarca çukur kalsa, isyan etmez mi bu insanlar? Herhangi bir özel sektör girişiminin inşaatı böylesine zaman hesabı yapılmadan sürdürülebilir mi? Bir onarımın kullananlara rahatsızlık vermeden de yapılabileceğini Karayolları kanıtladı. Fatih Köprüsü'ne bitişik TEM otoyolu, geceleri çalışılarak, kısa sürede ve hissettirilmeden onarıldı ve asfaltlandı. Ama daha yeni hizmete giren ve TEM'den Baltalimanı'na inen yolun başı, haftalardır kapalı gibi... Bir üst ve alt geçit yapılıyor galiba. Bu neden yolla birlikte yapılmadı, kimse sormuyor.
DALAN ÖRNEĞİ Hep tartışıyoruz. "Neden Türkiye'nin AB'ye üyeliği önü açık bir zamanlamaya bağlı" diye kızıyoruz. İstanbul'da yaşamayı bir işkence haline getiren bu kazıların, önü açık zamanlamaya bağlı olması, daha dramatik ve somut bir problem değil mi? "Rahatsızlık verdiğimiz için özür dileriz" yazılı levhalar yerine, bu inşaatların hangi sürede bitirileceğini belirten levhalar bunların önüne koyulsa, belki dayanma gücümüz daha fazla olmaz mıydı? Boğaz'ın iki yakasındaki yolların hep bir yerlerde kazılı olması ve bunun hiç sonunun gelmemesi, acaba belediyenin hizmet ettiğini, kentlilerin canını çıkartarak anlatmanın bir yöntemi mi acaba? Bedrettin Dalan belediye başkanıyken, hiç olmayan bulvarların yapımı 78 ayda bitirilirdi. Şimdi ise, onarımlar bile bazen bir yıldan uzun sürüyor. Bu da açıkçası hem kentlilerin sinirlerini, hem de Belediye'nin güvenilirliğini yıpratıyor.
|