Zeytinyağını dünyaya kim tanıtacak?
Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü zeytinyağı tüketmiyor. Hani o Türk mutfağının vazgeçilmezi olan nefis zeytinyağlı yemeklerin de çoğu ayçiçeği yağıyla yapılıyor. Türkiye'de yıllık kişi başına zeytinyağı tüketimi 1 kiloyla sınırlı durumda yani. Oysa Avrupa ortalaması 10 kilonun çok üzerinde. Yanı başımızdaki Yunanistan ise hepsinden süper. Kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi 20 kiloya ulaşmış durumda. Gelelim üretime. Ayvalık Ticaret Odası'nın hazırladığı bilgi notuna göre, şu anda Türkiye'deki zeytin üretim alanı 550 bin hektar. Zeytin meyvesi veren ağaç sayısı da 100 milyon adet. Ağaç başına verimin 13.5 kilo olduğu belirtiliyor. Türkiye'de 2000-2005 yılları ortalamasına göre de zeytinyağı üretimi 121 bin ton, ihracatı 66 bin ton ve tüketimi de 122 bin ton olarak açıklanıyor. Şimdi Türkiye'nin tüketimdeki durumunu net bir şekilde ortaya koyduktan sonra, sizlere geçtiğimiz hafta sonu Ayvalık'ta zeytin ağaçlarının arasında katıldığım zeytinyağı hasadı ve toplantılarındaki zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin durumunu aktarmak istiyorum.
Sektör birlik olamıyor! Zeytin ve zeytinyağı üreticileri son iki yıldır Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gencer'in önderliğinde kasım ayında bir araya geliyor. Bu yılki toplantılarda karşımıza Türkiye'nin Komili ve Kırlangıç gibi marka bilinirliği yüksek olan şirketlerinin yanı sıra, pek çok butik marka da çıktı. Örneğin, Kürşat, Has Ada, Miranda, Laleli, Atalan Rast, Verdi, Ekiz, Olivos, Sokol ve Salih&Sezai Madra Ayvalık'taki zeytinyağının tanıtımı için harekete geçen grubun önderliğini yapıyordu. Ancak Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Güreli ve Tariş'i temsil eden Mustafa Tan'ın konuşmacı olduğu panelde birden ortam toz duman oldu. Üreticilerin bir kısmının Tariş'le büyük derdi olduğu aşikar! Sadece bu da değil. Kota en büyük sorun. Aklınıza gelebilecek her ülke AB'den kota almış, bir Türkiye alamamış. Avrupalı zeytin üreticisinin aldığı devlet yardımının yanında Türkiye'de zeytine verdiği prim inanılmaz cüce kalıyor. Ve de Türkiye'den neden ham dökme zeytinyağı ihracatı yapılamıyor? Toplantıya katılan tarafların bir kısmı bu ihracatı istiyor, bir kısmı da markasız ihracatın ülkeye büyük zarar vereceğini düşünüyor. Doğrusu zeytin ve zeytinyağı üreticileri ile ihracatçılarının, birlik başkanlarının kafası sektördeki sorunlar konusunda karışık. Toplantıdan net bir sonuç dahi çıkamadı bu nedenle. Üstelik asıl amacın zeytinyağında da tıpkı fındıkta olduğu gibi bir tanıtım grubu kurulmasına öncülük etmek olduğu söylenmişti. Ancak ne yazık ki bu konu da doğru dürüst işlenemedi. Anlatılamadı.
Devlet ortada yok! ATO Başkanı Rahmi Gencer, toplantı girişinde Avrupa Birliği'ne zeytinyağı satamamaktan yakınarak, 1996 yılındaki Gümrük Birliği görüşmelerinde zeytinyağının unutulduğunu söyledi ve yüksek gümrük vergilerinden şikayet etti. Oysa Avrupa'da 4.5 milyona yakın Türk yaşıyordu ve herkes biliyordu ki Türkler Türk markası görünce hiç dayanamazdı! Türkiye bu avantajını bile kullanamıyordu. Yani zeytinyağı dışarıda pazarlanamıyordu. Özetle, Türkiye'de geçen yıl 35 milyon yeni zeytin ağacına sertifika verilmişti ve bu yılda 54 milyon adet yeni zeytin ağacı sertifika almak için bekliyordu. Avrupa Birliği'ne adaylık sürecinde en önemli konulardan birinin tarım olduğunu bilmeyen kalmadıysa, Türkiye'nin en büyük zenginliklerinden biri olan ve marka haline gelmemesi için hiçbir neden olmayan zeytinyağında, sektöre Ankara'nın önderlik etmesinden başka yol yok görünüyor. Ancak ne yazık ki, Ayvalık'taki toplantıya değil bakan ya da müsteşar; devlet, müsteşar yardımcısı (!) düzeyinde katılmayı bile becerememişti!
|