AB'ye selam yola devam...
Kıbrıs'la ilgili metin biraz burukluk yaratmış olsa da Ankara, AB İlerleme ve Strateji belgelerinden çıkan sonuçtan memnun. Hatta, Komisyon'un Raporu konusunda hem diplomaside hem de hükümetteki kanaat aynı: "Elimizi vicdanımıza koyarsak, Komisyon Raporu oldukça dürüst..." Bu kanaatin oluşmasında, "Komisyon'un sorunları 14-15 Aralık 2006'da yapılacak AB Konsey sepetine aktarmasının" da rolü var... Komisyon bir de şu aşamada Konsey'e müzakerelerin kesilmesi ya da dondurulması yönünde bir talepte bulunmayarak, Türkiye'ye bir aylık süre tanıdı. Bu, Avrupa Komisyonu'nun "yola devam" arzusunu ortaya koyuyor. Komisyon'un, zirve öncesi yapacağı tavsiyede, müzakerelerin tamamen askıya alınmasını önermesi de beklenmiyor. Hoş, Konsey'de 25 ülkenin tamamının Türkiye ile iplerin koparılmasına dönük kararı çıkar mı; bilinmez... Ancak Komisyon bu tavrıyla, her türlü baskıya açık bir ayın önüne bir nebze de olsun engel koydu.
Kıbrıs'ın arkasına sığınma Aynı zamanda Türkiye karşıtı olup da Kıbrıs Rum kesiminin arkasına sığınan ülkelere de "oyununu açıktan oyna" mesajı verdi... Şöyle ki; AB'nin 14-15 Aralık'ta yapılacak zirvesine kadar, bugünden de görüldüğü gibi Türkiye Kıbrıs konusunda bir adım atmaz ise bu durumda Birlik üyelerinin üçte birinin açık önerisiyle müzakerelerin durdurulmasının talep edilmesi gerekiyor. Bu da 9 ülke demek... Yani, 9 üye ülkenin, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını Konsey'e önermesi gerekiyor. Konu bu noktada da son bulmuyor; 25 üye ülkenin hepsinin birden öneriyi açık oylamayla desteklemesi gerekiyor. Dolayısıyla, Komisyon burada yükümlülüğü üzerine almak yerine, Türkiye'ye karşı duran ülkelere, "Madem istiyorsun, önden buyur" dedi. Diplomatlara göre, böyle bir önerinin verilebilmesi için 9 ülkenin bir araya gelme şansı yok, olsa bile 25 ülkenin birden "müzakereler durdurulsun" demesine olanak yok. Çünkü, Türkiye'nin Gümrük Birliği anlaşması kapsamına Kıbrıs Rum kesimini de katması, her ne kadar hukuki gibi gösterilmeye çalışılsa da özünde teknik bir konu... Yani, "Rumlar Türkiye'ye ticareti kısa yoldan hayata geçiremiyor" gerekçesini öne sürüp, Türkiye ile müzakereleri durdurma yoluna gidilmesi zor...
Çözüm, TCK 301 Ayrıca, Türkiye'nin herhangi bir adım atmadan bugünkü pozisyonu korumasının da olanağı yok. Ankara'nın, Kıbrıs harici konularda da açılımlarda bulunması gerekiyor. Bunun başında da TCK'nın 301. maddesi geliyor. Eğer Türkiye, 14-15 Aralık'a kadar TCK 301'de değişikliğe giderse, bu AB'de Kıbrıs beklentilerinin silinmesini de beraberinde getirecek. Hatta AB'de, "Türkiye ödevini yapıyor, Rumların diretmeleri işleri tıkıyor" söylemlerinin önü de açılacak. Ankara'nın çabası bu noktada da son bulmamalı. Bugünkü sıkıntının bir nedeni de "işleri bürokratlarla yoluna koyarız" anlayışıyla, müzakere sürecinden sivil toplum örgütlerinin uzak tutulmasıdır. Sivil toplum örgütleri, "aralarında anlaşamıyorlar" denilerek "gerektiğinde kullanılacak unsur" olarak dışarıda tutulduğu sürece, her adımda sorunla karşılaşılması da kaçınılmaz olacaktır. Seçim dönemine girilen bu süreçte, özellikle hükümetin sivil toplum örgütlerine ihtiyacı daha fazla olacak. Bir ay sonraki AB zirvesi atlatılabilir, ama unutulmasın ki bunun haziranı ve gelecek yılın aynı dönemi de bulunuyor. Zamanında yapılırsa üstüne bir de genel seçim var. Aramızdan ayrılışının 68'inci yılında, Mustafa Kemal Atatürk ve düşünce sisteminin daha iyi anlaşılması dileğiyle...
|