Cellat kültürü
Bir düşünce, eylem, siyaset, insanlık, hayat, hayatiyet, ciddiyet tarzı bu: Kimileri, mümkünken dahi, "Şefkat" olmayı değil, "Cellat" olmayı seçer.
"Devlet" denen yerin en üst kademelerini, başkalarını azarlama ve cezalandırma mevkii olarak meşru ve hak gören "devlet adamlarımız" var bizim. Çankaya'dan, Başbakanlığa, Genelkurmay'a ve de Yüksek Yargı beyanlarına kadar, dikkatlice bakın; Tümünün ortak omurgası bir başkasını azarlama, mahkum etme, cezalandırma üstüne. "Aile babası" yahut ebediyen hissiyle geçici süre için bir kurumun lideri, başı, en üst temsilcisi, icracısı olmak azdırıyor; "herkesin otoriter babası" olarak herkesi durmadan azarlamak istiyorlar.
Onların daha küçük ebatları, çeşitli makam, rütbe, kademe, unvan, statü, nam, masa, imza, araba, kılık, marka, cüzdan, silah donanmış olarak karşımıza çıkıyor. En tepeden en aşağılara doğru, "İt ite, it kuyruğuna" diyen "atalar" ın izinde bu kadar uygun adım biçimde, birbirini it gören, kuyruk gören, bu arada köpekleri de yerin dibine sokan bir "cellatlık kültürü". Çok fazla.
Her toplumsal olayda, bireysel zaafta, insanlık faciasında yahut farklı düşünce ile tarzda, karşıtta, hele hele her şüphelide, zanlıda, sanıkta "asılacak, kesilecek, linç edilecek" birini arayan gözler, yuvalarından fırlar da yerine konamaz. İşte, o, onlar, işte şu. Bilirsiniz ya.
Bir sel felaketi olmuş. Çocuklar çamurda boğulmuş, haneler çamura. Memleketin başbakanının en önemli sözü, "Abartılıyor". Onu bunu azarlamak. Azarladıkça, küçümsedikçe büyüdüğünü, yüceldiğini zannetmek. Tam da "Şefkat" olabilecekken. Çoğunun yaptığı bu: "Cellat" olmayı seçmek.
Kendince "iyi ve doğru amaçlar" uğruna, kötü, yıkıcı, yanlış, kıyıcı araçları mubah görmek, şefkat araçlarını dahi infaz aracı diye kullanabilmek de "Cellat kültürü" nün temel direği. "Kumar baskını" na giden "maskeli jandarma" misal. 40-50 kişiyi kumarda basacağız diye. Tamam bassınlar, basılmalı; Acarkent villasının kumarcısı. Ama kumarhane basılacak diye; Binlerce yıllık insanlık ve tıp ahlakını, evrensel bir kuralı yıkıp geçen jandarma komutanını alkışlayabilir miyiz? Yapmayın. Doktor, hemşire, ambulans kılığında "askerlik, jandarmalık" yapılabilir mi! Bunu herhangi bir uluslararası sözleşmeye anlatabilir misiniz? Size hangi savaş ve barış alanında, yurtta ve cihanda kim güvenebilir? Afganistan'da, şimdi Lübnan'da, bir yere ambulans, doktor, hemşire yolladığınızda, altından kimin çıkacağına dair nasıl bir güven verebilirsiniz! Şunu diyebilmeliyiz: Kumarcılar hak ettikleri cezayı görsünler. Hipokrat'tan Lokman Hekim'e, dünyanın tüm fedakar tıpçılarından tüm yiğit, mert askerlerine kadar herkesin yüzünü kızartan "ambulans timi" nin sorumluları da işlem görsün. "Cellat kültürü" böyle bir şey işte. Gazeteci, başbakan, kumarcı, jandarma ve ötekiler, (tuhaf) bir yerde buluşuyor! Not: Gazeteciliği kendimiz yeterince haşat edemedik ki, Emniyet de "Eğitim" vermek için gazetecileri kadrosuna alacakmış! Gazeteciliğe saygısı olan her medya kuruluşu ve örgütü bunu tokat gibi reddeder. Tabii, kimden gelirse gelsin. Genelkurmay'dan da gelse, özel sektörden de!
|