| |
Sinoplu Diyojen...
Sinop'un AK Partili Belediye Başkanı Zeki Yılmazer, belediyenin heykel ve seramik atölyesinde yaptırttığı beş buçuk metrelik Diyojen heykelini geçen hafta Sinop Otogar girişine dikti. Neden? Çünkü MÖ 4. asırda yaşayan Diyojen Sinop'ta doğdu. Bir bakıma Sinop'un yeryüzündeki en ünlü hemşerisi... Heykel kimi yerel siyasetçiyi ayağa kaldırmış. Diyojen'i, MHP İl Başkanı şöyle tanımlamış: "Beş bin yıl önce yaşamış birinin heykelini dikiyoruz. Bu heykel, AKP hükümetinin dış politikada bu kadar yetersiz olduğu dönemde, Karadeniz'de Pontus devleti hayali kuran dış güçlerin düşüncelerini destekler. Elinde fenerle 'adam arıyorum, adam' diye dolaşan biri Sinop halkına hakaret etmiştir. Sinop'ta adam yok muydu?" Saadet Partisi il başkanı da heykelin dikilmesinin gereksiz olduğunu söylemiş. DSP il başkanı ise "Ben heykelin dikildiği yere karşıyım. Şehrin en güzel yerine yapılmamalıydı" demiş.
Habere bayıldım. Yeryüzü ile Türkiye arasındaki "farkı" bundan daha iyi anlatan bir örnek herhalde bulunamaz. Tüm dünya ansiklopedileri Diyojen'i anlatırken, MÖ 410'da Sinop'ta doğduğunu, 323'te de Korint'te öldüğünü yazarlar. Anthistenes'in öğrencisidir. Anthistenes de Sokrat'ın öğrencisi... Diyojen, zenginliği tümüyle reddetmekle kalmamış, sosyal yaşam kurallarına da başkaldırmıştır. Sosyal yaşantının insanı doğal yaşam kurallarından kopardığını öne sürmüştür. Onun gibi düşünenler için yaşamın en büyük mutluluğu tutkulardan ve ihtiyaçlardan uzak yaşamaktır. Bu yüzden "çileci" olarak tanımlanmışlardır.
Diyojen'in peşine düşerseniz, "sinizm" kelimesiyle karşılaşırsınız. Sinizmi merak ederseniz bu kez de yolunuz "kinizm" tanımlamasına çıkar. Kinizm... Kinikler... Kiniklere, eski Yunanca'da "köpeksi" anlamına kinik dendiği söylenir. Sosyal yaşam kurallarını inkâr ettikleri için bir kızgınlık ifadesi midir bu yoksa kendi başına buyruk olduklarının bir işareti mi? Diyojen, bu akımın en akılda kalan, en uzlaşmaz üyesi olmuş. Bir fıçıda yaşamasından tutun da, kendi değerlerine uygun birini gündüz vakti fenerle aramasına kadar... Kendisine bir isteği olup olmadığını soran dünya imparatoru İskender'e "gölge etme başka ihsan istemem" demesine kadar... Kısacası kendi dönemine başkaldıran bir filozoftur söz konusu olan. Aykırı, isyankâr, rahatsız eden bir düşünür... Ama bu reddedişle de hâlâ yaşamakta olan bir insanlık efsanesi. Kinik felsefe Hıristiyanlığın ilk dönemlerine kadar etkili olmuş. Diyojen bu akım içinde en dikkat çekici kişi olarak bugüne dek yaşayagelmiş ama temsilcisi olduğu felsefe küllenmiş.
Toplumla uyuşmama... Sosyalleşmeyi, insanları doğallıktan koparttığı için reddetme... Buna yönelik eleştiriyi abartılı hale getirerek, fıçıda yaşama... Çile çekerek mutlu olunacağına inanma... İnsanlığın iki bin dört yüz yıldır unutmadığı bu adam Sinoplu. Sinop'un hemşerisi. Belki de gelmiş geçmiş en renkli bölge sakini. İnsanlığın akıl macerası olan felsefenin bu ölmeyen temsilcisiyle bugünün yerel politikacısı polemik yapıyor.
Varoşların sisteme taşınma süreci böyle hazin manzaraları da doğuruyor maalesef. Sinop'un tüm ansiklopedilerdeki hemşerisini reddedince, insanlığın gelişimini de inkâr eder hale geliyorsun. Bu, dere kenarlarına ölümcül evler yapmaya dönüşüyor. Bu, dereleri ıslah etmemeye dönüşüyor. Bu, yağmur yağınca ölmek anlamına geliyor. Nitekim, Diyojen haberinin bulunduğu sayfayı çevirince karşıma iri puntolarla bir manşet çıktı: "Yağmur yağdı, 22 kişi öldü."
İnsanlığın senin topraklarında doğmuş unutulmaz bir temsilcisini yok sayınca, aklı da yok sayıyorsun. Yağmur yağınca ölüyorsun. Diyojen'e sövmek, insanlığın azgın su egemenliğini ehlileştirme birikimini de inkâr etmenin bir ifadesi oluyor. Sinoplu Diyojen bugün de bu topraklarda yaşasa fıçıyı tercih ederdi. Muhtemelen ve maalesef kaderini de ıslah edilmemiş dere suyu belirlerdi. Aradığı adamı bulamadan sellere kapılıp ölürdü.
|