Kahraman yapmayın
Geçen hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Haluk Ulusoy, Ata Aksu, Orhan Saka, ve Haldun Kozakoğlu hakkında düzenlediği iddianame ile 11 yıla kadar hapis istemesi, spor kamuoyuna bomba gibi düştü. Üstelik bu iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Diğer bir deyimle Futbol Federasyonu Başkanı Ulusoy ve arkadaşları için yargılama süreci başladı. İlk bakışta istenen ceza ürkütücü görünüyor. Ama evrensel hukuk der ki; "Bir insanın suçlu olup olmadığına yargının son kararından sonra hüküm verilir." Yani şu anda hiç kimse Haluk Ulusoy ve arkadaşlarına "Suçlu" diyemez. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Türk futbolunun patronunu belirleyen 200'ü aşkın delege şu günlerde "Ne oluyoruz?" diyorlar. Türk futbolunun patronunun yargılanması, bazı delegeleri huzursuz edebilir. Zamanında Ulusoy'a oy vermiş bazı delegeler, şimdi onun yanında olmayabilirler. Dün de Başbakanlık Teftiş Kurulu, tavsiye niteliğindeki kararını açıkladı; "Futbol Federasyonu Genel Kurulu olağanüstü toplanmalı ve seçim yapılmalıdır" diye... İşte sıkıntı burada... "Seçim yapılmalıdır" maddesini doğru bulmuyoruz. Olağanüstü genel kurul toplanmalıdır; bu doğru... Orada Ulusoy tartışılmalıdır; bu da doğru. Ama bir seçim yapılacaksa buna Teftiş Kurulu veya Sayın Bakan karar vermemelidir. Bir seçim olacaksa, ki bizce olmalıdır; buna delegeler karar vermelidir.
ADAY OLABİLMELİDİR Bu nasıl olacak? Sayın Bakan kanunun kendisine verdiği yetkiye dayanarak genel kurulu toplantıya çağıracak. Bu da muhtemelen devre arasında, yani ocak ayında olacak. Sayın Bakan'dan bağımsız olarak Türk futbolunun delegeleri, 85 imzayı toplayıp, aynı gün aynı toplantıya seçim maddesini koydurabilirlerse seçim olur. Ondan sonra hodri meydan... İş böyle yapılırsa hem demokratik süreç sağlıklı işlemiş olur. Hem de kısa ve uzun vadede FIFA'yla problem yaşanmaz. Diğer bir sıkıntı da Haluk Ulusoy'un yeniden aday olup olamayacağı tartışması. Kanuna göre Haluk Ulusoy'un 3 dönemden fazla başkanlık yapma hakkı yok. Ama Ulusoy federasyonunun geride bıraktığı bu 10 aylık süre, 'bir döneme tekabül eder mi?' Bu da ayrı bir hukuki tartışma konusu. Bizce yine demokrasinin çiğnenmemesi açısından Ulusoy, isterse tekrar aday olabilmelidir. Ki, bundan sonra her şey korakor olsun. Bu kademelerden herhangi birini Ulusoy'un aleyhine işletirseniz onu kahraman yaparsınız. Ben Ulusoy'un hak etmediği bir anti-demokratik süreç yaşamasını istemem. Ama kahraman olmasını da hiç istemem. Bırakın aday olacaksa olsun. Bırakın seçim yapılacaksa buna delegeler karar versin. Adımın Ahmet Çakar olduğu gibi biliyorum ki, bu demokratik süreç, hem Federasyon'un saygınlığını artırır hem de Ulusoy'un Türk futbolunun başından bir daha gelmemek üzere gitmesini sağlar.
KULİS VE ENTRİKA BAŞLAR Peki sonra ne olur? Ondan sonra kavga başlar. "Kim başkan olacak?" diye her türlü kulis, faaliyet, entrika yapılır. Kulüpler Birliği, bir isim üzerinde anlaşır. Sonra seçime birkaç gün kala bazı kulüpler bu adayı satarlar. Taban birlikleri çörekli pastalı toplantılar yaparlar. Ortak hareket kararı alırlar ama daha o dakikalarda bazıları başkan adaylarıyla pazarlığa girmiştir bile... Hakem kökenli delegeler salına salına gezerler, otel odalarında adaylarla "Bizi MHK'ne alırsan oyum sana" diye at pazarlığına başlarlar. Yine Ankara'daki o büyük otelde yüz binlerce dolar rüşvet döner, bazı delegelerin odalarına tele kızlar gönderilmeye başlanır. Hatta iş o kadar haysiyetsizleşir ki, bunlar zaman zaman herkesin gözün önünde yapılır. Siyasi erk, çoğu zaman birini ister. Buna bir kısım kulüpler karşı çıkar. Basın birini pompalamaya kalkar. Bazen son gece son saatte pazarlıklar tıkanıverir. Bu işlerin içindeyseniz zevk alırsınız, ama dışındaysanız iğrenirsiniz. Özerk federasyon kurulduğundan beri seçimler hep böyle çirkin olmuştur. Bazı seçimlerde ise bazı mafya babalarına bağlı düzinelerce adam otelde cirit atarlar. Ondan sonra futbolu oluşturan bütün büyük başlara sorduğunuzda şöyle derler: "Spor, sevgi barış ve kardeşliktir." Vah benim Türkiyem vah. İşte sizleri yıllarca böyle kandırdılar.
|