| |
Ezberleri bozmak asapları da bozar...
Bireyleri de, toplumları da en fazla sinirlendiren şeylerden biri "Ezberin bozulması" değil midir? Çünkü ezber bozulunca, yeni bir ezber oluşturmak için düşünce üretmek, bu yeni ezbere alışmak için de çaba göstermek gerekir. Ayrıca bir kere ezberiniz bozulunca, bundan sonraki ezberlerinizin de bozulabileceğini bilerek huzursuz olursunuz. Düşünce tembelliğinizin sonu gelmiştir neticede... Bundan sonraki düşünce dünyanız zorluklarla doludur. İçinde bulunduğumuz "Bilgi ve İletişim Çağı" ise, dondurulmuş bütün düşüncelerle, araştırıcı düşünce arasındaki ozon tabakasını yok etti. Ezber aysbergleri birer birer eriyor. Dünün en ulaşılmaz bilgileri bir Google'lık mesafede. Diyelim ki, gazetecisiniz ve 24 Temmuz'da "Basından Sansürün Kaldırılması"nın yıldönümünü kutluyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki, bu 24 Temmuz, 2'nci Meşrutiyet, Meclis-i Mebusan'ın açıldığı 1908'deki 24 Temmuz'un da yıldönümü. O gün, gazeteler, sansür memurlarını binalarına almamışlar. Demek Cumhuriyet döneminde basın özgürlüğünü Osmanlı dönemindeki bir siyasal gelişmeyi anarak kutluyorsunuz.
ESKİ İSTANBULLULAR Derken Tanzimat'tan Jön Türkler'e, oradan İttihatçılar'a uzanan siyasi yelpazeyi inceliyorsunuz. 2'nci Meşrutiyet'in partilerini ve siyasal akımlarını gözden geçiriyorsunuz. Bakıyorsunuz ki, bugün "Çok seslilik" kapsamı içinde seslendirilen bütün düşüncelerin kökeni oralarda var. Anlıyorsunuz ki, "Yeni Ankara"nın ideolojisini, "Eski İstanbullular" oluşturmuş. Bu arada 1'inci Dünya Savaşı'nda yenilen taraftaki bütün monarşilerin cumhuriyet rejimlerine dönüştüklerini de görerek, "Dış konjonktür"den, hiçbir siyasal olguyu soyutlamanın mümkün olmadığını görüyorsunuz. Sıra ezberinizdeki "Demokrasi" kavramını irdelemeye geliyor. Bakıyorsunuz ki ABD'de bile "Jefferson Demokrasisi" ile "Jackson Demokrasisi" aynı içerikte değil. Biri federalizmi, diğeri merkeziyetçiliği ifade ediyor. Siyaset sözlüklerinde "Teokratik demokrasi" diye bir kavram çıkıyor karşınıza. Google'a "İran" ve "Demokrasi" sözcüklerini yazıyorsunuz. BBC'nin sitesinde şu açıklama yansıyor ekrana: - İran'ın karmaşık siyasal sistemi modern İslam teokrasisi ile demokrasinin birlikteliğini içerir. Bu sistemde Dini Lider teoride seçilerek belirlenir ama pratikte o kimseye karşı sorumlu değildir.
İRAN DEMOKRASİSİ Sonra "İran demokrasisi" üzerine yüzlerce sayfa inceleme buluyorsunuz. Merak edip "Halk Demokrasileri" kavramını anlamaya çalışıyorsunuz. Karşınıza Politzer'in "Felsefenin Temel İlkeleri" kitabından şu cümleler çıkıyor: - Proletarya diktatörlüğü, tarihte ilk kez yığınlar için bir demokrasi olduğundan, demokrasinin en yüksek biçimidir. Bu, bir dönemeçtir; burjuva demokrasisinden, sermaye diktatörlüğünden proletarya diktatörlüğüne, halk diktatörlüğüne dönen, ezenlerin demokrasisinden ezilen sınıflar demokrasisine dönen bir dönemeç. O zamana kadar büyük yığınları ezmeye yarayan özel bir güç olan devlet, en sonu bastırılmış olan ezenlere karşı, halkın çoğunluğunun, işçilerin ve köylülerin ve onların müttefiklerinin genel gücünün ifadesi haline gelir.
BOZULAN EZBERLER Bu arada hatırlıyorsunuz ki Çin'de de Mao "Yeni Demokrasi"ye "Dörtlü Blok"un işbirliği ile geçileceği kehanetinde bulunmuştur. Bu blokta da, proletarya, köylüler, küçük burjuva ve ulusalcı kapitalistler bulunacaktır. Ezberlerinizi bozmak konusundaki kararlılığınızı sürdürerek, "Sosyal Demokrasi", "Doğrudan Demokrasi", "Atina Demokrasisi", "Sovyet Demokrasisi" benzeri yüzden fazla demokrasi türünü anlamaya çalışıyorsunuz. Sonunda fark ediyorsunuz ki sizin Türkiye'de varlığını istediğiniz tür demokrasi "Liberal Demokrasi"dir. Ama bu arada, siyasal ortamda sayısız ezberlerin seslendirilmesi de sürmektedir. Örneğin bazılarına göre "Bu AB zaten bizi almayacak"tır. Türkiye-AB ilişkileri üzerindeki belgeleri gözden geçirmeye başlayınca, bakıyorsunuz ki "Gümrük Birliği Antlaşması" ile zaten 1995'de AB ile ekonomik entegrasyona girmişsiniz. Sonra "Bu kadar ezber bozmak bugünlük yeter" diyerek, günlük hayata dönüyorsunuz.
|