Mecburiyetten AB dersleri
Cumhuriyet Bayramı, İlerleme Raporu haberleriyle aynı döneme denk gelince Avrupa Birliği tartışması alevlendi. Medyadaki yandaşlar ya da karşıtlardan bazıları öyle yanlış bilgiler verdi ve öyle saçma yorumlar yaptılar ki; bir şeyler yazmadan geçmenin imkanı kalmadı.
* Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin ne olduğunun yeni farkına vardığı yıllardı... Bir gazetenin genel yayın yönetmeni, Kopenhag Kriterleri'ni yazmıştı. Onlarca satırın özeti şuydu: "Kopenhag Kriteri dediğiniz toplam 1.5 sayfalık bir şey, uyarız gider!" O genel yayın yönetmeni bugün hala görevde ve Avrupa Birliği'ni savunmaya devam ediyor. Ama sanırım sözünü ettiği belgelerin 1.5 sayfa değil müktesebatla birlikte birkaç milyon sayfaya yakın olduğunu öğrenmiştir.
* Aradan yıllar geçti ama cehalet azalmakla birlikte, bitmedi. Önce şu ilerleme raporları meselesine bakalım... Sadece Türkiye ile ilgili raporları okuyarak Avrupa Birliği'ni düşman görmek çok kolay. Oysa üye olduğu 2004'e kadar Polonya ya da Macaristan için yazılanları bir görseniz... Ya da Romanya raporlarında çingenelere uygulanan etnik ayrımcılıkla ilgili satırları bir okusanız... Şunu artık anlamak gerekiyor. 'Türk'e Türk'ten başka dost yok' lafı doğrudur ama bu söz Polonya ve diğerleri için de geçerlidir.
* Diplomasi denilen şey, savaşın silahsız yapılan halidir. Kimse kaşınızın ya da gözünüzün hatırı için size bir şey vermez. Hem kendi gücünüzü hem de karşı tarafın gücünü bilir, kavga eder ve alırsınız. Mustafa Kemal tek kurşun atmadan İngilizler'i bu yolla Türkiye'den çıkardı. Şimdi AB Komisyonu hem 301. madde hem de Kıbrıs için "müzakereler askıya alınır" diye atıp tutuyor. Kendini değil karşı tarafı bilmenin de önemi bu noktada başlıyor. Komisyon müzakerelerin askıya alınmasını önerdi diye böyle bir karar çıkmaz. Bu kararın oylaması nitelikli çoğunluklu oy esasına göre yapılır. Sistem karışık ama kararın geçmesi için nüfusu kalabalık olan tüm ülkelerin Türkiye aleyhine oy kullanması lazım. Fransa, Almanya kullandı diyelim, İngiltere 'evet' demeden bu iş olmaz. Evet, Avrupa Birliği her şeyimize karışıyor ve karışacak. Şu ünlü kokoreç yasağı hikayesi kaynağını nereden alıyor bilir misiniz? Avrupa Birliği diyor ki "3 yaşından büyük hayvanların sakatatları deli dana hastalığı tehlikesi taşıyor." Burunlarını daha nelere sokacaklar bir bilseniz: Mesela balık konservesi yapılan fabrikaların duvarlarına da karışacaklar. Duvar köşelerinin dik değil yuvarlak olmasını isteyecekler. Sebebi dik kenarların temizlenememesi olacak. Free-shop'larda kişi başına düşen içki ve sigara alma hakkına da karışacaklar.
* Bilgisizliğimiz öfke ve zarar hesabında bizi zor durumlara düşürüyor. Mesela her kızdığımızda söylediğimiz Gümrük Birliği'nden çıkma meselesi... Gümrük Birliği'nin hukuken 1 Ocak 1973'de yürürlüğe giren Katma Protokol ile başladığını bilsek ve böyle bir kararda tazminat talepleriyle karşılaşacağımızı bilsek. Bunları bilen ve tüm müzakereleri yürüten diplomatlar vatan haini ya da satılmış olabilir mi?
* Avrupa Birliği Kıbrıs'tan başlayarak her konuda sesini yükseltecek. Onlar rest çekecek, biz göreceğiz; biz rest çekeceğiz, onlar görecek. Uluslararası ilişkiler aşk, nefret ya da gurur değil menfaat üzerine kurulur. Her aday gibi kavga edeceğiz, müzakere edeceğiz.
* Avrupa Birliği'nin bize karşı ve kendi içinde çifte standartları yok mu? Tabii ki var. Mesela Rumlar'ın tek başına üye yapılmaları. Bu konuda Avrupa Birliği'ne kızmakta ve kavga etmekte kesin haklıyız. Hadi bu yüzden Avrupa Birliği'ne üye olmaktan vazgeçelim. Peki Rusya'yı ne yapacağız? Onlar da Rumlar'a destek verdikleri için; Birleşmiş Milletler'in Kıbrıs Raporu, Güvenlik Konseyi'nden geçmedi. Madem öyle, biz de Rusya ile ilişkileri askıya alalım! Kışın doğalgaz olmayınca birbirimizi nefesimizle ısıtırız, yaptığımız ihracatı da aramızda paylaşırız öyle mi?
* "Avrupa Birliği asla bizi tam üyesi yapmayacak!" Bu olabilir ama temiz gıda ve daha fazla demokrasi için hedefimiz olması kötü mü? "Avrupa Birliği bizi bölmek istiyor!" Tabi ki Avrupa içinde de bu tür hayaller görenler vardır. Biz tam üye olmaktan vazgeçince onlar bu niyetlerinden vazgeçerler mi? "D-8 üyesi olmak ya da Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılmak daha iyi!" Avrupa Birliği siyasi parti değil ki; birine katılınca diğerinden istifa etmen gereksin. "Avrupa Birliği, içimizdeki hainlere para verip, istediğini yaptırıyor..." Hain ya da farklı düşünenler ya da parayla satılanlar oldukça AB gider başkası gelmez mi?
* Türkiye'de Avrupa Birliği yandaşları da karşıtları da garip bir tavır içerisinde. Teslimiyetçi olmak ne kadar kötüyse, toptan reddetmek de o kadar kötü! Akla, her zamanki gibi sadeceakla ihtiyacımız var!..
|