
Hoş geldin John Lipsky
Helal olsun Mustafa Seven'e... IMF'nin basın açıklamasını Anadolu Ajansı'ndan özel haber gibi geçiverdi. IMF'nin birinci Başkan Yardımcısı Türkiye'ye geliyormuş. Haber bu kadar değil. Türkiye'den Güney Afrika ve Mali'ye de geçecek. Arada 3 gün de boş. IMF'den boş günleri konusunda bilgi verilmemiş. Türkiye'de yetkililerle buluşacakmış. Derdi Türkiye'nin ekonomik görünümü ile ilgili bilgi almak. İleriye dönük politika önceliklerimizi de birinci ağızdan öğrenmek istiyor. Özel sektör temsilcileri de görüşme listesinde. Buna ekonomik jargonda "on the job training", bizde "staj" derler de siz aldanmayın. Kendisi uzun yıllar JPMorgan'da başkan yardımcılığı yaptığı için Türkiye'yi bizden iyi bilir. IMF basın duyurusundan öğrendiğimiz kadarıyla bizden sonra uğrayacağı ülke G.Afrika. Bu gezi önceden planlanmış. 7 Kasım'da Johannesburg'da IMF ve İngiltere'nin Uluslararası Kalkınma Başkanlığı'nın düzenlediği bir seminerde konuşmacı. Sahra altı Afrika ülkelerinin bakanları ve Merkez Bankası başkanları katılıyor. Bu tür geniş katılımlı uluslararası toplantılar ilgililere haftalar öncesinden duyurulur. Bizi ziyaret ise biraz acil ihtiyaçtan gibi geldi. IMF heyeti yuvaya döndükten sonra ikinci adamı Türkiye'ye geliyorsa bunun iki anlamı olur. Birincisi IMF'nin Türkiye ile ilgili ciddi endişeleri vardır... İkincisi bu endişeleri giderici tedbirlerin alınması da ayrı bir endişe konusu haline gelmiştir. Bu nedenle yetkilileri yerinde ziyaret elzem olmuştur. Çifte seçim döneminde hükümetin ileriye dönük ekonomi politikalarını öğrenme arzusundan kast edilen tam anlamıyla kaygıdır, endişedir. Buna literatürde "ön ikna turu" da derler. 3 yıllık program hedeflerinin değiştirilmediği, 2007 Bütçesi'nin öngörülen enflasyonla uyumlu olduğu bir düzende IMF Heyeti taze bilgilerle daha yeni dönmüşken Türkiye ziyaretinin başka anlamı olabilir mi? Geçmişte daha kritik dönemlerimizde IMF başkan yardımcılarının toplantıların son günü heyete dahil olduğunu da gördük. IMF başkan yardımcılarının "gezelim, görelim" programlarına da şahit olduk. Ama bütçe henüz Meclis'te görüşülmeye başlanmamışken takip eden ziyaret "sarı alarm" sayılır. IMF ile aynı gün alışılmadık biçimde basına açıklama salan Hazine'nin paniği de ortada bütçe ile ilgili sıkıntıların olduğu görüşünü doğruluyor.
İyimserlik diz boyu Bütçenin orta vadeli hedeflerle tutarlı olup olmadığı ne kadar tartışılırsa tartışılsın, piyasalardaki iyimser havayı dağıtmaya yetmeyecek gibi görünüyor. ABD ekonomisinin beklenenden hızlı yavaşlaması ancak yavaşlarken ağır borçlu sektörleri krize götürmeyeceğinin sinyallerini de vermesi yurtdışından en olumlu gelişme haberi. Bush'un Irak politikasının mevcut durumuyla sürdürülemezliğini gündeme getirmesi de olumlu algılanıyor. AB'nin büyüme potansiyelini vurgulayarak yavaşlayan ABD'nin bıraktığı boşluğu telafi edebileceği yorumlarının dış basında daha sık yer bulması da piyasalara moral veriyor. Bir de içerideki iyimserliğin teknik nedenleri var. Uluslararası piyasaların işlem hacmiyle karşılaştırdığımızda Türkiye yatırımcı portföylerinde çok küçük bir yer tutuyor. Ancak yüksek faizler 2005 kârlılığından çok uzağa düşmüş yatırım fonlarının yıl sonuna kadar kendini bir nebze toparlaması için iyi bir fırsat. Hele seçimler piyasanın istediği şekilde gelişirse uzun vadeli Hazine kağıdından yüksek kâr yazıp bilanço düzeltmek her zaman mümkün. Bir tek AB ile ilişkilerde sorun hissediliyor ki o konudaki güvence de Türkiye'ye yatırım yapan yabancı bankaların varlığıyla sağlanıyor. Dışarıda iyimserlik, içeride iyimserlik John Lipsky seçim döneminde hükümeti sıkı maliye politikalarına ikna edebilmek için maça 1-0 mağlup başlıyor.
|