Güneş tutulması ardından deprem
Bu gece, çok olağanüstü bir şey olacak. Akşam saat 19.30 civarı, Çankaya Köşkü'nde 29 Ekim resepsiyonuna gideceğiz. Davetliler, Cumhurbaşkanlığı sınırları içindeki ana binanın önünde makam arabalarından bir bir inip, kendilerini karşılayan yetkililer tarafından merdivenlere yönlendirilecek. Böylece Türkiye'nin en önemli isimleri, devletin ordunun, bürokrasi ve siyasetin bütün önemli adamları, eşleriyle birlikte o 1980'ler kokan duvar panolarının yanından süzülüp, büyük bir salona varacak. Ardından kum saati gibi salonun sonundaki ufacık kapıdan geçip Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in olduğu daha büyük bir salona gelecekler. Orada, hepimiz gözlerimizle cumhurbaşkanını görecek, elini sıkıp hala yaşadığından emin olacağız. Aslında bu güneş tutulması gibi bir olay. Ankara'da bir gazeteci olarak sürekli başbakana, bakanlara, komutan ya da diğer mühim şahıslara rastlayabilirsiniz. Ama Sezer o kadar içe kapalı ve mesafeli bir cumhurbaşkanı ki, bayramdan bayrama görebiliyorsanız kendinizi şanslı sayın. Bugün güneş tutulması var. Ardından, her eklips sonrası olduğu gibi dayanılmaz bir sıcak, hatta hafif bir deprem ihtimali yüksek. Ankara ve siyasetten söz ediyorum tabii. Son haftalar, ramazan ve bayram nedeniyle sessiz geçti. Meclis çalışmadı, siyasiler pek konuşmadı. Adı konmasa da, Ankara'da herkes bunun "fırtına öncesi sessizlik" olduğunun farkındaydı. Muhalefet de hükümet de enerjisini sonbaharda başlaması kesin gözüken sarsıntılı döneme sakladı. Ve bu dönem, yarından itibaren başlıyor. "Ne sarsıntısı", derseniz öncelikle Çankaya meselesi var. Artık Ankara'da Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı makamına çıkmak konusunda istekli ve ısrarcı olacağı kanısı yerleşmiş durumda. Erdoğan bu konuda ağzını açmış değil ama CHP lideri Deniz Baykal'dan üst düzey bürokratlara kadar herkes "Deneyecek" diyor. Ondan sonra "Deneyecek" diyenler ikiye ayrılıyor. Kimileri, Süleyman Demirel ya da CHP lideri Baykal gibi "İsterse, zorlarsa, koparır alır. Ancak daha sonra hayatı zorlaşır" analizi yapıyor. Çünkü teknik ya da hukuki olarak Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasının önünde herhangi bir engel yok. "Deneyecek" diyenlerden ufak bir bölümü ise, "Ama Erdoğan'ı oraya çıkarmazlar" diye ısrar ediyor. "Onlar kim? Ne yaparlar da çıkarmazlar" diye sorduğunuzda, ne net ne de tatminkar sayılabilecek cevaplar alıyorsunuz. "Suikast mı olur? Danıştay saldırısı tarzı olaylar, muhtıra, darbe, kaset, skandal, dava... Tam olarak nasıl engellenir bir adamın siyasi hırsları" dediğinizde "Görürsün" gibi muallak ifadelerle bu mühim sorunun cevabının hayal gücünüze havale edildiğini göreceksiniz. İşte böylece 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sonrasında, Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkıp çıkmayacağı sorusu etrafında şekillenen hareketli bir kış bastıracak Ankara'da. Hükümet, Çankaya için ulusal konsensüs yaratma çabasına girerken, AB ve ABD'den zaman içinde örselenen desteği yeniden kazanmaya çabalayacak. Muhalefet ise, Erdoğan'ın zaten her halükarda Çankaya'ya çıkacağı varsayımıyla "post-Çankaya" senaryoları ve Kasım 2007 seçimlerine yoğunlaşacak. Bol mücadele, hakaret, gerilim ve senaryo yaşanacak. Ama bu gece, Köşk'teki resepsiyonda herkes gülümsüyor olacak...
|