 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: MA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
 |  |

Vatandaşı sevmeyen vatanseverler...
Eski Çek Cumhurbaşkanı Havel'in "insanlar sınırlardan önemlidir" lafı... "Beni kimin değil, nasıl yönettiği önemli" anlayışı... Bunlar sanayi sonrası dönemin amentüleri... Bir ülkede insanın önemli olup olmadığını nereden anlayacağız? O ülkedeki insanın yaşam standardının düzeyinden. BM verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşam düzeyi hangi sırada? 94'üncü sırada... 1981'den beri AB üyesi olan eski vilayetimiz Yunanistan'ın vatandaşı ne alemde? 25'inci sırada... Bu ne demek? Yunan vatandaşı için Türk vatandaşına kıyasla altı misli daha fazla gelir demek... Ortalama on yıl daha fazla ömür demek... Sekiz yıl daha fazla okuma demek... Bir yaşından küçük ölen bebeklerin sayısının sekiz kez daha azalması demek... Bu fark, ne farkı? İnsan odaklı bir anlayışın yarattığı yaşam standardı farkı... "Vatandaşı sevmeden vatan sevme" edebiyatı yapmama farkı...
15 yaşındaki Naile'nin "töre cinayeti"ne göz göre göre kurban edildiği bir Türkiye'de, Cumhuriyet'in 83. yılını kutlayacağız. Cumhuriyet'in "başardıkları" kadar "başaramadıklarını" da sakince konuşmak gerekiyor. Hâlâ "töre" nin hukuka ağır bastığı bir ülkeyiz. Üstelik AB uyum yasaları olmasa, bundan utanç duymak yerine "töre cinayetine" ceza indirimi yapmaya devam ediyor olacaktık. "Yaşam hakkı" kavramına boşveren, hukuk yerine töreyi özendiren bir görüntüden uyum yasaları sayesinde kurtulduk. Ama çağdaş bir yapı özellikle Güneydoğu'da gerçekleşmediği için Naile'ler hâlâ hepimizin gözü önünde öldürülüyor. Cumhuriyet'in kuruluşunda "iğne" üretemezken, sadece bu yıl seksen küsur milyar dolarlık ihracat yaptığımız da geçen günkü gazetelerden birinin manşetiydi. Üstelik, 1923'ten 1987'ye kadar yapılan toplam dışsatım miktarı 77 milyar dolarmış. 2006 tek başına 64 yıllık toplamı geçmiş. Ancak haberde "ufak" bir ayrıntı atlanmıştı. Biz bu başarıyı 1995'te çıkardığımız "rekabet yasasına" borçluyuz. Rekabet yasası kimin sayesinde çıktı? Gümrük Birliği'nin... Rekabet edemeyen, rekabet edenden de nefret eden bir anlayıştan "rekabet üretir" hale geldik. Rekabet yasası olmasa, ihracat ne cumhuriyet tarihinin en yüksek noktasına erişir, ne çeşitlenir, ne de nitelik kazanırdı. İçe kapalı bir toplumda kendi insanının yoksullaşması pahasına kendi iktidarlarını sürdürmek isteyenlerle onların yandaşları gibi bu gerçekleri yok farz edebiliriz tabii... Nasılsa "vatanı sevip, vatandaştan nefret edenlerin" lügatinde rekabet, ihracat, zenginleşme filan yok. Utanma kelimesi var mı? Onu da bilmek zor.
Şu temel soruya cevap vermek zorundayız: Neden Türk vatandaşının yaşam kalitesi Yunan vatandaşının yaşam kalitesinden 69 basamak daha düşük? Neden oradaki birey bizden altı misli daha zengin, neden ortalama ömrü on yıl daha uzun? Bebeklerin ölümünü hiç olmazsa Yunanistan düzeyine neden indiremiyoruz? Bu soruların cevaplarını verecek kimse var mı? Hiç vatandaştan konuşmayıp hep vatanı övmenin ardında yatan bu acıklı gerçekleri daha ne kadar saklamayı düşünüyorlar? Bu ülkede yaşayan "insanlar" bu ülkenin "vatanseverlerinin" hiç mi umurunda değil? İnsan... İnsan odaklı anlayış... İnsanın zenginliği... İnsanın özgürlüğü... Bu zihniyet olmadan Cumhuriyet bu kadar gidebiliyor. "İnsan odaklı dünyalaşma" Cumhuriyet'i şahlandıracak. Güçlü ve bereketli bir cumhuriyet olacağız. Yoksa ülkedeki iç sömürge yandaşlarının "kakofonik" şamatası altında fakirleşmeye devam edeceğiz. "Vatanı çok sevdiklerini" iddia edecekler ama bizdeki "vatandaş" Yunanistan'daki "AB üyesi vatandaşın" yaşam kalitesine gittikçe daha uzaktan bakar olacak. Vatandaşı sevmeden vatanı sevmenin mümkün olmadığını artık anlamanın zamanı geldi herhalde. Biraz da vatanı içindeki vatandaşıyla birlikte sevin. Çok mu zor kendi insanınızı sevmek?
|
|
 |
|
|