| |
Avrupa, ETA ve...
Bir ülkedeki ayrılıkçı terör sorununu uluslararası platforma taşımak "İki tarafı keskin bıçak" gibidir. Çünkü, bir anlamda örgütün taleplerine uluslararası meşruiyet kazandırır... İki hafta önce bu köşede, İspanya Başbakanı Jose Luis Zapatero'nun ayrılıkçı Bask terör örgütü ETA ile "Diyalog" sürecinde karşılaştığı iç direnci (ana muhalefet partisi, terör kurbanları yakınları) aşmak için uluslararası destek arayışlarına girmesinin olası tehlikelerini böyle ifade etmiştik. Avrupa Parlamentosu'nun önceki gün kabul ettiği karar tasarısı bu öngörüyü doğruladı. ETA yıllardır AB'nin terör örgütleri listesinde. Ama AB'nin yasama organı olan Avrupa Parlamentosu'nun kararında bu noktaya hiç değinilmedi, sadece "Sorunun çözümünde şiddete başvurulmasını kınayan" bir ifadeyle yetinildi. Parlamento, İspanyol hükümetinin ETA ile barış sürecine destek vererek Zapatero'nun başlattığı diyaloga uluslararası meşruiyet sağladı ama ETA de bu şekilde kaç yıldır hedeflediği siyasal meşruiyete de kavuşmuş oldu. Çünkü diyalog için masada iki taraf gerekiyor. Ya da Amerikalılar'ın deyimiyle, "Tango iki kişiyle yapılıyor." Dahası, yalnızca ETA değil, onun kalıcı barış için talepleri de uluslararası meşruiyet kazandı. Zira gerek kararda, gerekse kararı destekleyenlerin konuşmalarında "Bask sorununa barışçıl çözümün diyalogtan ve uzlaşmadan geçtiği" belirtildi. Yani, ne müzakere süreci için ETA'ya silah bırakma çağrısı yapıldı. Ne İspanya'nın toprak bütünlüğüne vurguda bulunuldu. Oysa ETA, diyalog için somut koşullar sıralıyor: Örgüt ve siyasal kolu Batasuna partisi (İspanya ve AB onu da illegal kabul ediyor) üyelerinin hiçbir engelleme ve kısıtlama olmaksızın faaliyette bulunabilmeleri (Bu, fiili dokunulmazlık anlamına geliyor.) Bask halkına kendi geleceğini belirleme ve bağımsızlığını ilan hakkı tanınması. Buna engel anayasa hükümlerinin yok veya kadük sayılması ya da değiştirilmesi!
Bu süreci iyi izleyin Bundan sonra ne olacak? AB'nin desteğini arkasına alan Zapatero, ETA ile önce dolaylı, bir süre sonra doğrudan görüşmeleri başlatacak. Gündemin ilk sırasında "Cezaevindeki ETA liderlerinin serbest bırakılması sorununa çözüm" var. Sürece paralel olarak ETA, Batasuna ve diğer Bask partileri, "Kendi geleceğini belirleme hakkı"nın nasıl hayata geçirileceği konusunda bir uzlaşma arayacaklar. Bir yandan hükümet ile terör örgütü, diğer yandan Bask partileri arasındaki görüşmeler sonuç aşamasına yaklaşınca, ETA silah bırakmaya razı olacak! Avrupa Halkçı Parti'nin (Merkez sağ partiler birliği) oylama öncesi yayınladığı bildiri de bir ibret belgesi olarak tarihe geçecek: "Bu karar tasarısı kabul edilirse Avrupa Parlamentosu, AB'nin temelini oluşturan ilkelerini ve değerlerini ayaklar altına alacak. Zira terörün durmasının siyasal ödünden geçtiğini onaylamış olacak. Ve üyelerinden birinin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek." Aynı Avrupa Parlamentosu'nun himayesinde ve çatısı altında 10 gün önce Kürt Konferansı düzenlendiğini hatırlatalım. Bu konferansta yapılan çağrılardan ve konuşmalardan birkaç başlığı da: "AB, Türkiye'deki Kürt sorununun çözümü için koordinatör atasın ve ortak bir çalışma komitesi oluşturulsun!" "Kürt sorunu yalnızca Türkiye'nin değil, AB'nin de meselesidir." Yeni dönem denilen ateşkes sonrası gelişmelerin ETA sürecine dönüşmemesi, sorunun daha da uluslararasılaştırılmaması için iç çözümlerimizi üretmek zorundayız. Yoksa geç mi kaldık?
|