İşin sırrı APO anlaşmasında
Kodu mu oturtan paşa cephede lazım. Mehmet Ağar bir cümle söyledi ortalık yine karıştı. En çok güldüğüm ise komplo teorisyenleri. Neymiş efendim, Mehmet Ağar niye aynı gün iki büyük gazetede manşet olmuş? Yoksa medya Ağar'ı da iktidara mı taşımak istiyormuş falan filan. Kusura bakmayın beyler ama yanlış noktadasınız. Asıl önemli olanı kaçırıyorsunuz. Ağar ile röportajı yaptım, yazıyı Malatya'dan yazıp yolladım. Söyledikleri bütün gazetelerin imrenerek bakacağı açıklamalardı. Yani hangi gazete olsa, o başlık manşet olurdu. Çünkü söyleyen Ağar'dı. Ağar'ı eleştirmek yerine, satır aralarını iyi okumak gerek. Röportajın bir kısmını bugün tekrar yazıyorum. Okuyunca niye önemli olduğunu anlayacaksınız.
- "Polisin genelkurmayı", "PKK avcısı" olarak anılan, PKK ile mücadele için özel birimler kuran Ağar ne oldu da değişti? - Yine bir tehlike olduğunda en ön safta ben olurum. Onları aştık artık. Siyaset benim daha özgür, demokrat davranabildiğim bir alan. Ben de onu ifade ediyorum. - Değiştiniz mi? - Demokrasiyi içselleştirdim. - Sizin için güçlü devlet ne demek? - Daha demokratik devlet. Hukuk devleti. Bence siyaseti katılımın mekanizmasıyla birleştiren devlet güçlüdür. - Gel de şaşırma yani, Mehmet Ağar'dan "En güçlü devlet en geniş orduya sahip devlet" cevabı beklerdim. - Çok fazla silahı, çok polisi olan devletten ziyade asıl güç budur bence. Tabii ki güçlü bir ordum olacak, orası ayrı. Polisken bürokrattım ve bana verilmiş bir alan vardı. Bana söylenen her şeyi yaptım.
Bence bu noktadan sonra, Ağar'ın "En güçlü devlet çok fazla silahı ya da polisi olan devlet değildir" cümlesini tartışmak gerekiyor. Komplo meraklılarına gelince... Sizi de üzmeyelim canım. Denilen o ki... Ağar, Abdullah Öcalan'ın yakalanma döneminde, ABD ile yapılan anlaşmanın içeriğini öğrendi. Bu bilgiden sonra Ağar, Kürt sorunu, onun deyimiyle Güneydoğu sorununun asker ya da polisle asla çözülemeyeceğinin farkına vardı. Acaba o anlaşmanın içeriği neydi? Ecevit'le yaptığım röportajdan bir başlık hatırlayalım: "Bize APO'yu neden verdiler, hâlâ bilemiyorum!"
|