Kızgın Adamlar nereye gidecek?
Bayramda Türkiye'nin huzuru, 60 saatte 7 kişiyi öldüren pompalı tüfekli seri katillerin maceralarıyla bozuldu. Dün Sabah'ta ifadelerini okuduğunuz katiller, uyuşturucu, işsizlik, sevgisizlik batağında, toplumun kıyıya ittiği tipler. Genç, amaçsızlar ve işsizler. Daha da önemlisi, kızgınlar. Ankara cephesinden bakarsanız, pompalı tüfekle işlenen cinayetler, siyasette gerilimin durduğu, liderlerin kış bastırmadan son bir tatil için kuytu yerlere çekildiği bir ortamda beliren medyatik bir hikayeden ibaret. Siyasetçiler, ilginç bir gazete haberinin ötesinde "canavarca hisle adam öldürmekten" tutuklanan Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe'nin öyküsüyle pek ilgilenmiyor.. Oysa pompalı tüfekli caniler, Türkiye'de önemli bir siyasi akımın "yoldan çıkan" üyeleri. Arkalarında eline tüfek almasa da, suç işlemese de kabına sığamayan yüzbinlerce Kızgın Genç Adam var. Aynı huysuzluğu, umutsuzluğu, itilmişliğini yaşayan yüzbinlerden söz ediyorum. Kendi çevrenizde bu tanıma uyan kaç kişi olduğunu hatırlayın bir saniye... İşi, eğlencesi, amacı ve geleceğe yönelik umudu olmayan ara nesil, sokaklarda, otobüslerde, evlerin salonlarında burnundan soluyor her gün. Ne din, ne oruç, ne internet, Avrupa Birliği ya da Orhan Pamuk'un Nobel alması umurlarında. Onlar parasız, okumamış, evlenemiyor ve iyi bir iş bulup yükselme umutları az. Pınar Altuğ'a bakıp kızıyor, Kurtlar Vadisi'ni açıp rahatlıyor; zenginleri ya da entelleri görünce cinler tepelerine çıkıyor. Çoğu hala ailelerinin yanında kalıyor ancak özlem duydukları hayata erişemeyecek olmanın bilinci, her türlü sadakat bağını eritiyor. Polat Alemdar'ı ve kendileri gibi kızgın adamları seviyorlar. Ancak gerçekte ne kendi hayatlarını ne de Türkiye'nin koşullarını değiştirebilecek güç var ellerinde. Eğitimsiz ve sevgisizler. Zaafın verdiği asabiyet ve huzursuzlukla Türkiye'yi izliyorlar bir köşeden...
Üçle beşle sınırlı değil Kızgın Genç Adamların sayısı üç beşle sınırlı değil. Türkiye'de kitlelere sunular eğitim, bırakın Avrupa Birliği'ni, Hindistan ya da Çin gibi dev ekonomik sıçramalar yapan ülkelerin gerisinde. Son üç ayın resmi işsizlik rakamı yüzde 8.8; ancak herkes biliyor ki gizli işsizlik ve tarım sektörünü de düşününce gerçek rakam yüzde 17'lerde. Her yıl 600 ile 800 bin arası çalışan tarımdan sanayi sektörüne geçiyor. Ancak çoğu kişi başına ortalama yıllık gelir olan 5100 doları rüyasında bile göremez durumda. Hükümet teşvik ve dış yatırım hamleleriyle ekonomiye ciddi bir canlılık getirdi, bir milyonun üzerinde istihdam yaratıldı. Ama tarım toplumundan sanayiye geçiş bütün sancılarıyla kocaman bir nesli yiyip yutuyor. Türkiye'nin önü açık; ama bazı Türklerin önü her zaman olduğu kadar kapalı. İşte bu ortmada çaresiz ve işsiz neslin ülke genelindeki yerinde söz ediyoruz. "Burada siyaseti ilgilendiren ne var?" demeyin. Kamuoyu yoklamalarda "kararsızlar"ın yüzde 30'lara vardığını düşünürseniz, Kızgın Genç Adamlar önümüzdeki seçimde kilit sosyolojik gruplardan biri olacak.
Kime yarayacak? Kasım 2007 seçimleri "Umut" ve "Asabiyet" arasında geçen bir yarış olacak. AK Parti "Bakın Türkiye'yi nereye getirdik, daha nerelere götüreceğiz" derken, muhalefet "Hepsi yalan; herkes düşman; AB boş; hayatımız rezil" naraları atıyor olacak. Buna bir de milliyetçi dürtüler, "Vatan elden gidiyor" sesleri eklenince Türk halkı umutla tepki arasında gerçek bir imtihan veriyor olacak. Peki bu ortamda "anahtar seçmen" konumuna erişebilecek Kızgın Genç Adamlar kime oy verecek? Asabiyet ve tepki, hangi partinin barajın yukarısına fırlamasına neden olacak? MHP mi? Yüzde 5-6 ile kilit parti olmayı hedefleyen Genç Parti mi? Yoksa kendine has söylemiyle tepki ve destek arasında hassas bir denge kuran DYP lideri Mehmet Ağar mı?
|