|
|
Çocuk ve oruç
Geleneklerin, dini ve ahlaki kuralların, sosyal gerekliliklerin felsefesini anlayarak sindirmenin zevkini çocuklarımızla birlikte yeniden yaşamaya ve öğrenmeye ihtiyacımız var
Geçtiğimiz haftalarda gazetelerde bir haber vardı; oruç tutmadığı için babası tarafından dövülen bir çocuğa ilişkin. Bu haberin tartışılacak birçok yönü var elbette. Oruç tutmadığı için çocuğunu döven babanın aslında her fırsatta çocuğunu dövebileceğinden, eğitimde dayağın, dayakla terbiyede ailenin hakkının, bazı geleneklerin, çocuğa verilen değerin, çocukları korumanın anlamları, eksiklikleri, sorunları tartışılabilir. Zaten arayan gazeteci arkadaşlar da hep bunları sordu. Tüm bunların bir yana bırakınca, aklıma çocuk ve oruç arasındaki ilişki geldi. Ama benim aklıma gelen ilişkinin dayakla, korkuyla, zorla hiç ilgisi yoktu. Aksine eğlence, merak, paylaşım ve hatta biraz da büyüme arzusu vardı.
TEKNE ORUCU Ramazan ayı oruç tutmanın dışında, gece kalkıp özel masa kurulmasını (sahur), iftar zamanı kalabalık ve yemek çeşidinin bol olduğu sofraları, erişkinlerin çocukların sordukları soruları sabırla, korkutmadan, olabildiğince sade anlattığı zamanlar demektir. En azından benim çocukluğumda öyleydi. Siz hiç tekne orucu tuttunuz mu? Ben tuttum. Küçük bir çocukken, özellikle dedemlerde olduğumuzda, sahura kalkmak isterdim. Sahur, eğlence demekti. Aynı zamanda erişkinler gibi gece uyanabilmekti, yani biraz olsun büyük sayılmaktı. Sonra yatardık. Çocuk olduğumuz için, isteklerimizi engelleyemediğimiz için, açlığa tahammülümüz olmadığı için bütün gün aç duramazdık. Direncimiz bittiğinde bize yemek hazırlanır ve çocukların orucunun böyle olduğu söylenirdi. İşte bunun adı tekne orucuydu. Kimse zorlamazdı. Hevesimizi de kırmazdı.
ORUCUMU UNUTUM... Bir yandan onların dünyasına girer, bir yandan bazı geleneksel kuralları öğrenir, bir yandan eğitilir ama en önemlisi hoşgörüyü tanırdık. Sonra ilk tam gün oruç tuttuğum zamanı anımsadım. Büyük olay olmuştu. Dedem çabamın çok güzel olduğunu söylemişti. Sonra bana harçlık vermişti. Ama oruç tutarken sağlığımın önemli olduğunu, derslerim olduğunu, başka sorumluluklarım olduğunu hatırlatmıştı. Eğer onları aksatma, sağlığımı bozma pahasına oruç tutmaya çalışırsam doğru olmayacağını belirtmişti. Yine heveslendiğim bir gün oruçlu olduğumu unutup, çok sevdiğim incirden bolca yedikten sonra oruçlu olduğumu hatırlamış, hem biraz korkmuş hem de üzülmüştüm. Dedem bana unutup yemenin oruç bozmayacağını, ayrıca benim çocuk olduğumu ve asıl bir çocuğun canının istediği bir şeyi yemesini engellemenin günah olacağını söylemişti. Tüm bunlar benim için güzel birer anı. Şimdi bu anılarla orucun felsefesini nasıl sağlıklı öğrendiğimi daha iyi anlıyorum.
KORKUYLA OLMAZ Üç yaşından başlayarak çocuklar toplumsallaşmaya başlar. Bu yaştan itibaren toplum kurallarını, sosyal kuralları, ahlak kurallarını ve dini kuralları yavaş yavaş öğrenir. Eğer bu öğretiler hızlı, yaşıyla uyumsuz, suçlayıcı ve cezalandırıcı olursa, çocuk ruhsal sorunlarla karşılaşır. Bütün yaşamı boyunca uğraşacağı bu ruhsal sorunların yanı sıra, öğretilmeye çalışılan her şeyin anlamı da yok olur ya da değişir. Korkuyla, cezayla öğretilen şeyler olumlu ve gerekli olsa da çocuğun dünyasında olumsuzluk olarak yerini alır. Baba korkusuyla, Allah korkusuyla, otorite korkusuyla öğretilen her şey tekrar tekrar sınanır ve ilk fırsatta yok edilir. Oysa öğretilmeye çalışılanlar sindirilerek, anlatılarak ve felsefesiyle öğretilmelidir.
İNANÇTAN UZAKLAŞTIRIR Orucun anlamının yemek bulamayanların sıkıntısını anlamak olduğunu anlatmadan, kızarak, günahla korkutarak, döverek oruca zorlamak, onu sadece inançtan uzaklaşmaya yöneltir. Tıpkı zararlı yiyecekleri yemesini engelleyemediğiniz, bir oturuşta 2 litre meşrubat içmesine izin vermek zorunda kaldığınız, doğru olanı yapmasını sağlayamadığınız çocuğa, yemek bulamayanı anlamanın felsefesini zorla, korkuyla öğretemeyeceğiniz gibi. Geleneklerin, dini ve ahlaki kuralların, sosyal gerekliliklerin felsefesini anlayarak, paylaşarak, bizi örnek alarak coşkuyla sindirmenin zevkini çocuklarımızla birlikte yeniden yaşamaya ve öğrenmeye ihtiyacımız var.
|