Bayram sohbetleri...
Geçen yılki Şeker Bayramı tatilini fırsat bilip yurtdışına giden sayısı oldukça fazlaydı. Dikkat ettim, dün bayramlaşmak için konuştuklarımın bazıları Türkiye içinde bir tatil beldesini tercih etmiş. Çoğunluğu ise "bu bayram evdeyiz" diyordu. Ankara'nın ünlü sanayicilerinden biriyle dün bayramlaşırken, nerede olduğunu sorduğumda yanıtı benzer oldu: "Bu bayram Antalya'ya geldik..." Birçok kişinin tatilini yurtiçinde geçirdiğini anımsattığımda "bak sana bir olay anlatayım" diye söze girdi. Adının yazılmasını da özellikle istemedi. Aktardığına göre, bayram öncesi bir büyük otelde düzenlenen toplantıya katılmış. Çıkışta, otelin içinde bulunan tanıdığı birine ait mağazaya uğramış. "Biliyorsun orası en iyi iş yapanlarından biridir" tespitinden sonra kendisini de şok eden şu olayı anlattı: "Mağazaya girip bir çayını içeyim istedim. Kısa bir sohbetten sonra benden 20 lira istedi. Kasada bozuk para kalmadığı için istiyor zannettim, hemen çıkarıp uzattım. Yüzüne sürüp kasaya attı; 'birkaç gündür siftah etmiyordum, dilerim siftah parası olur ardı gelir' dedi..." Son günlerde sadece oteldeki mağaza sahibinin değil birçok kişinin aynı sıkıntıda olduğunun da altını çizdi.
IMF kaynaklı söylenti Bulunduğu makam dolayısıyla, hem bürokrasi, hem de iş çevresini iyi bilen sanayici, karşılaştığı durumun gerekçesini de sorgulamaya başladı. Elde ettiği verilere göre, Türkiye'de şu an büyük bir likidite sıkıntısının yaşanmadığını vurguladı. Yani, Merkez Bankası veya hükümetin uyguladığı bir para politikasının sonucu likidite sıkışıklığının olmadığını söyledi. Tek gerekçeyi bir süre önce IMF kaynaklı çıkan "yeni bir kriz dalgası gelebilir" söylentisine bağladı. İddiasına göre, yeni bir kriz dalgasıyla karşılaşacağı kaygısı, birçok kişiyi borcunu ötelemeye veya varsa da ödememe yoluna itiyor. Bazı işadamları da borcunun bir kısmını ödeyip, geri kalanını için vade uzatma yoluna gidiyor. "Hele bir grup var ki onların yaptığı tam şerefsizlik" deyip ekledi: "Adamın çek veya senedinin günü gelmiş, parayı ödemiyor. Oysa biliyoruz ki ödeme gücü var. Buna rağmen alacaklarına, 'Üç ay sonra ödeme yaparım. Ama kabul etmiyorsanız gidin dava açın, iki yıl sonra ancak alırsınız' diyor..."
İndirim yap Başka bir ilden işadamının anlattığı ise Ankaralı sanayiciyi doğrular nitelikteydi. Anlattığına göre büyük şirketler, kendisine iş yapan taşeron firmaları sıkıştırmaya başlamış. Taşeron firmalar yaptıkları işin karşılığı enflasyon oranında dahi artış alamazken, büyük firmalardan "İndirim yapın yoksa işi başkasına veririz" baskısıyla karşılaşmaya başlamış. Kendisinin de böyle bir durumla karşı karşıya kalmış olmasının sıkıntısı içinde şöyle dedi: "Yanımızda çalışanlara geçmiş bayramdaki gibi iyi bir harçlık da veremedik..."
Aygün'ün hesabı Baktım, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün de dün benzer bir yakınmada bulunuyor. Aygün piyasadaki sıkışıklığı, artan borca bağlıyor. Hesabına göre özel sektörün iç piyasaya olan borç tutarı 63 milyon YTL... Bunun 21 milyonu konut, 23 milyonu kredi kartı, 6 milyonu otomobil kredisi, 8 milyonu ise tüketici kredisi kaynaklı. Aygün, rakamları arka arkaya sıraladıktan sonra devam etti: "Bankaya borcunu ödemezse başına gelecekleri biliyor. Onun için daha kolay yoldan arkadaşına veya iş yaptırdığı taşeronuna ödemiyor..." Başta da belirttiğimiz gibi Ankara'da bayram sohbetlerinin odağında ekonomi var... Adı Şeker Bayramı ama ağızların tadı yok...
|