| |
|
|
Kentin yeni sesleri
Aktüel dergisi her hafta okurlarına ' 18' adlı bir ilave veriyor. Bu gençlik ilavesinin son sayısına bakarken bir söyleşi dikkatimi çekti. Ayşegül Oğuz, pop müzik şarkıcısı ve bestecisi Emre Aydın ile röportaj yapmış. 1981'de Isparta'da doğan sanatçı, önce bağlama kursuna 'gönderiliyor' ailesi tarafından. Yıllar geçerken gitara merak sarıyor. Metal tarzı müzikle ilgileniyor ortaokul döneminde. Bütün harçlığını Iron Maiden ve benzeri grupların albümlerine yatırıyor. Derken başka müzik tarzlarını da keşfetmeye, hatta metale kıyasla Blur, Oasis, Green Day gibi gruplardan daha fazla hoşlanmaya başlıyor. Ancak bu yönelime arkadaşları karşı çıkıyor. Emre Aydın'ı dışlıyorlar. 6. Cadde adlı grubuyla 2002'de Sing Your Song ( Kendi Şarkını Söyle ) beste yarışmasında birinci oluyor. 2003'te grubun ilk albümü yayınlanıyor. Sonra Aydın ayrılıyor ve kendi yoluna gidiyor. Bu arada şiirler yazıyor ve üniversitede okuyup iktisat bölümünü bitiriyor. Benim için yukarıdaki öykü fazla cazip değil. Bu tip bir hayat çizgisine sahip sürüyle genç var. Ancak " en büyük zevkim şiir okumaktır " diyen Aydın'ın sevdiği şairler beni şaşırttı: Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar ( Attila İlhan'ın da adını veriyor ama o artık ' milli şair' sayılır.) Bu isimler beni 1990'ların ortalarına götürdü. Bir gün Ortaköy'de korsan kasetçilerin neler sattığına bakıyordum. O da ne? Yes, King Crimson, Van Der Graaf Generator gibi 1970'lerin baba gruplarının tüm albümleri kasete aktarılmıştı. Demek ki onlara ciddi talep vardı. Bunlar esaslı müzik yapan, aleme yeni soluklar getirmiş gruplardı ve onlardan zevk alabilmek için sıradan rock'ın ötesine geçen bir müzik beğenisine sahip olmak gerekiyordu. İşte Emre Aydın'ın, Edip Cansever'i, Cemal Süreya'yı, Turgut Uyar'ı beğenmesi de bende aynı etkiyi yaptı. Nazım Hikmet'i ya da Attila İlhan'ı hemen herkes sevebilir. Diğer isimlerden hoşlanmak içinse daha fazla incelmiş bir beğeniye sahip olmak, dile ve şiire ayrı gözle bakabilmek gerekir. Hele Cansever'in bence en önemli kitabı olan ' Ben Ruhi Bey Nasılım'ı listesinin başına koyması... Bu tam bir sürprizdi! Bu şairlerin bir gençlik dergisine, hem de pop müzik yapan bir sanatçının ağzından geçmesine önem veriyorum. Çünkü 1980'lerden itibaren şiir, ya ' müsamere manzumesi' haline geldi ya da iyice içine kapandı. Parça sözlerinde ise yaratıcı olmayan kafiyeler, beylik imgeler, dile pelesenk olmuş mecazlar baskın çıktı. Şiirde de, pop müzikte de sıradanlık, yüzeysellik, kolaycılık hep vardı. Ancak 80'lerden sonra neredeyse sadece bunlar kaldı. Ama işte, Emre Aydın'ın şahsında, birilerinin artık ciddi biçimde bu durumdan sıkıldığını ve arayışa geçtiğini görüyoruz. Yeniyi yaratmak için de eskinin iyi, kaliteli, değerli örneklerinden yararlanmaya çalışıyorlar. Pop esas olarak büyük kent müziğidir ve sürekli değişen, dönüşen kentsel ilişkilere... Ve oradan doğan yeni beğenilere, yeni tatlara cevap vermek zorundadır. Mesela rap müzik yapan ' Ceza'nın ' Yerli Plaka' adlı albümünü dinlerseniz, bu çabayı gayet net görürsünüz. Müthiş bir yaratıcılıkla bezenmiş bir huzursuzluk, bir protesto ve onlara eşlik eden alaycılık hemen kulağınıza çarpacak. Yerli rap ve rock müziklerindeki tazelenmeyi, niye pop da göstermesin? Pop, eli mahkum, dönüp dolaşıp kavuşamamaktan, aşktan ve ayrılıktan söz edecektir. Bundan kaçamaz. Ancak aşkı ya da aldatılmayı, yeni imgelerle, yeni kafiyelerle dinleyicisine sunabilir. (Tabii tınıların ve sesin de buna uygun olması şartıyla.)
|