AB'nin sert uyarısı şok etkisi yaratmaz
Çoğunluk iktidarının işbaşına gelmesi, ekonomik istikrar ve IMF programı, küresel likidite bolluğu ve risk alma iştahındaki artış ile son yıllarda olumlu konjonktürü sürükleyen dört önemli çapadan biri de AB süreciydi. 2002, 2004 ve 2005 sonlarında finansal piyasaların daha bir iyileşmesinde AB süreci ile ilgili gelişmeler önemli rol oynadı. 2002 sonunda eğer becerebilseydik Kıbrıs'ta anlaşmaya varıp müzakere takvimini alabilirdik. 2004 sonundaki randevuya Türkiye hazırlıklı gitti ve 17 Aralık'ta da müzakere tarihini aldı. 3 Ekim 2005'te müzakere sürecinin taramalarla başlaması hem finansal piyasaları hem de doğrudan sermaye yatırımlarını pozitif etkiledi. Türkiye'ye uzun vadeli portföy yatırımları gelmeye başladı; doğrudan yatırımlarda patlama yaşandı. 2006 yılının 8 aylık döneminde gelen doğrudan sermaye miktarı 12.1 milyar doları buldu. Geçen hafta sonu itibariyle tarama süreci tamamlandı. Geçmiş bir yıllık dönemde bir tek 'Bilimaraştırma' başlığı açılıp kapatılabildi. Eğitim ve Kültür Başlığı hazır olmasına karşılık bekletiliyor. Yani AB, müzakere işini tahmin edilenden de ağır alıyor.
AB'nin sert uyarısı Dün, Dışişleri Bakanı Gül'ün de katıldığı Türkiye-AB Troikası'nda İlerleme Raporu öncesi gelinen aşama değerlendirildi. Rapor açıklanmadan önce Türkiye en üst düzeyde görüşlerini ve hazırlıklarını aktarmış oldu. 8 Kasım'da açıklanacak AB Türkiye İlerleme Raporu, son bir yılın fotoğrafnı çekecek. Kıbrıs ve reformlar konusunda sert eleştirilerin ve uyarıların yapılması beklenen rapor, 15 Aralık'ta devlet ve hükümet başkanlarının katılacağı AB Zirvesi'ndeki karara baz teşkil edecek. Bu açıdan 8 Kasım'daki rapor, geçmiş yıllardaki pozitif etki yerine belki de negatif etkiyi gündeme getirebilecek. Çünkü son bir yılda 2007 yılı seçimleri nedeniyle Hükümet, AB reformları konusunda frene bastı; Kıbrıs Rum Kesimi'ne Gümrük Birliği'nin uygulanması konusunda da adım atmadı. Bu nedenle 15 Aralık'taki zirvenin Türkiye'ye karşı olumsuz bir tutum takınacağı da beklenebilir.
Şok etki zor Ama bunun dozunun da müzakere sürecinin toptan durdurulması şeklinde olması düşük ihtimal. Çünkü bu karar da tıpkı geçen yıl müzakerelerin başlatılma kararı gibi 25 üyenin mutabakatını gerektiriyor. Seçim sürecine girilen ortamda AB ile ilişkilerin ağır aksak gitmesini piyasalar içine sindirmiş durumda. Bu süreçte gerginlikler olsa da, müzakareler kesilmedikten sonra piyasalara şok etkisi yapmayabilir. Müzakerelere başladıktan sonra AB sürecinin piyasalara etkisinin azalması da bunun bir işareti. Ancak zor başlıklar geçilir ve Türkiye kabul edilme aşamasına yaklaşırsa AB etkisi tekrar güçlü ve olumlu biçimde kendini gösterebilir. O zamana kadar güçlü bir olumsuzluk ancak müzakerelerin kesilmesi halinde gündeme gelebilir, ki bazı eksikliklere karşı AB Zirvesi'nin böyle bir karar alması ağır olur. Yine son dakikaya kadar çözüm ve ortayol bulunması arayışı sürse de, bunun aynı dozda piyasalara yansımasını beklememek gerekiyor.
Sonuç "Topallayan, hâlâ yürüyordur" Stanislaw Lec
|