|
|
Diva'nın kâtibi Kral olur mu?
POPSTAR Alaturka'daki "yeni Bayhan yaratma" çabalarını hayretle izliyorum. Tayfun'un Roman vatandaşlarımızdan biri olması, ona büyük bir avantaj sağlıyor. Her hafta üç otobüs dolusu Roman vatandaşın stüdyoya toplanması da jüriyi fena halde etkiliyor. Ben her türlü ayrımcılığa karşıyım. Tayfun, "Haydar" şarkısını resmen katletmesine rağmen, Roman olmasından kaynaklanan sempati ile jüriden övgüler aldı. Roman vatandaşlarımızın özellikle sanat ve eğlence hayatımıza nasıl renk kattıklarının farkındayım. Yıllardır nasıl haksız yere ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini, yaşadıkları mahallelerin "suç odağı" gibi mimlendiğini, polis baskınlarından dolayı evlerinde rahat bir uykuya bile hasret kaldıklarını da çok iyi biliyorum. Ama bu kez nehir tersine döndü. Bir yarışmacı, "Sadece Roman olduğu için" kayrıldı. Hataları görmezden gelindi. Tıpkı, "sadece Roman olduğu için" bir vatandaşın hırsızlık şüphesiyle haksız yere gözaltına alınması gibi... Tayfun yetenekli ve sempatik bir genç. Böyle bir "torpile" asla ihtiyacı yok. Jüri, eğer seyirci etkisinde kalmayıp, Tayfun'a doğru rota çizecek eleştirilerde bulunursa, ona daha fazla yardımcı olur diye düşünüyorum. Bu hafta yarışmayı yine büyük bir keyifle izledim. Müzeyyen Senar'a moral gecesi olarak düzenlenmesi de son derece yerindeydi. Ama keşke acı kaybımız Prof. Dr. Selahattin İçli'nin eserlerinden bir kaçı da repertuara dahil edilebilseydi. Gözüme takılan çapaklara gelince: Bülent Ersoy'un, kendi puanlarını Orhan Gencebay'a yazdırması pek şık durmadı. Diva, arabeskin kralını kendine kâtip tutmuş gibiydi. Bari haftaya yanına bir sekreter alsa... Bir de Ebru Gündeş fena halde eziliyor gibi. Azıcık başını dikleştirse, hemen Diva tarafından azarlanıyor. Ayrıca her hafta Bülent Ersoy'a binbir "reca" ile şarkı okutuluyor. Bir hafta da Ebru'dan istense diyorum... Bir de teknik eleştiri: Kameralar titreyip, duruyordu. Acaba Cellocan kameramanları anneleriyle mi görüştürüyordu?..
|