Dünyanın bir numaralı diplomatı
BM Genel Sekreteri Kofi Annan, yıl sonu görevini Güney Kore Dışişleri Bakanı Ban Ki-moon'a devrediyor. İşte dünya diplomasisinin yeni patronunun ülkesinin tarihiyle iç içe geçmiş 62 yıllık yaşam öyküsü
Bugün çizeceğimiz portre, biraz da dünyanın son yarım yüzyıllık tarihinde gezinti gibi olacak. Kusura bakmayın. 9 Ekim 2006 Pazartesi günü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 15 üyesi, dünyanın en büyülü kenti olan New York'ta, Manhattan adasında, Hudson ırmağının doğu kıyısında, John Davison Rockefeller Junior'ın bağışladığı yedi hektardan biraz fazla arazide yer alan ve 1950'lerin mimari tarzının en başarılı örnekleri arasında sayılan 164 metre yüksekliğinde, 39 katlı ünlü 'Cam Gökdelen'in ikinci katında, kendilerine ayrılmış özel salonda bir araya geldiler. Beşi sürekli ve veto hakkına sahip (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya Federasyonu ve Çin), 10'u ise geçici (Arjantin, Kongo Cumhuriyeti, Danimarka, Gana, Yunanistan, Japonya, Peru, Katar, Slovakya, Tanzanya) 15 üye o gün dört turda sonuçlanmış seçimin gereğini yapacaklardı. Dünyanın bir numaralı diplomatik görevinin, BM Genel Sekreterliği'nin yeni sahibini resmen ilan edeceklerdi. Seçim sürecinde iki dönem, yani 10 yıl bu görevi yürüten Ganalı diplomat Kofi Annan'ın koltuğuna oturmaya hevesli yedi aday çıkmıştı: - 1978'den beri BM'de çalışan, Genel Sekreter Yardımcısı, romanlarıyla ünlü 50 yaşındaki Shashi Tharoor (Hindistan). - 28 yıllık diplomat, siyasetçi, halen dünyanın 10'uncu büyük ekonomisine sahip ülkenin dışişleri bakanı 62 yaşındaki Ban Ki-moon (Güney Kore).
- BM'de Genel Sekreterliğe bağlı silahsızlanma komisyonunun başkanlığını yürüten 67 yaşındaki Jayantha Dhanayala (Sri Lanka). - Bu görev için devlet başkanlığını bırakmayı göze alan ve BM tarihinde genel sekreterliğe adaylığını koyan ilk kadın olarak tarihe geçen 68 yaşındaki Vaira Vike-Freiberga (Letonya).
- Uluslararası hukuk uzmanı, dünyanın en büyük 25 ekonomisinden birinin başbakan yardımcılığı görevini yürüten 48 yaşındaki Surakiart Sathirathai (Tayland). Ah unutuyorduk, ne yazık ki Tayland'daki 19 Eylül darbesinden sonra koltuğundan oldu. - Kraliyet ailesinden gelen, tahttaki hükümdarın (Kral Abdullah) kuzeni olan ve yıllardır ülkesinin BM büyükelçiliği görevini yürüten 42 yaşındaki Prens Zeyd Ra'ad Zeyd El- Hüseyni (Ürdün).
- Eski bir başbakan olan ve yıllardır çalıştığı BM bürokrasisinde yüksek sayılabilecek bir konuma ulaşmayı başaran 57 yaşındaki Eşref Gani (Afganistan). Rusya yıllar öncesinden gelen bir kinle ve de Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecini başlatan Baltık ülkelerinin bağımsızlıklarını ilan etmelerinde başı çeken Estonya'dan nihayet intikam alma fırsatını yakalamasından duyduğu keyifle, Vaira Vike-Freiberga'ya "Havada bulut, sen bu işi unut," mesajı gönderince, aday sayısı kendiliğinden altıya iniverdi. Neden? Çünkü, BM Genel Sekreterliği'ne yeşil ışık yakılabilmesi için Güvenlik Konseyi'nin 15 üyesinden en az dokuzunun olumlu oyu gerekiyor. Ama daha önemlisi veto hakkına sahip beş üyenin beşinin de destek vermesi veya karşı çıkmaması gerekiyor. Birinin itirazı ya da ret oyu, o adayın macerasını, daha doğrusu hayallerini bitirmeye 9 bin kişinin çalıştığı, 5 milyar dolarlık bütçeye, çeşitli ülkelerde barışı koruma görevini yürüten 110 bin kişilik orduya sahip o eşi olmayan güce kavuşma heveslerini söndürmeye yetiyor. Letonyalı'nın çekilmesinden sonra yarışan adaydan da bazıları seçilme şansları olmadığını görünce vazgeçti, bazıları da 'kırmızı kart' (Güvenlik Konseyi'nin beş sürekli üyesi olumsuz oylarını kırmızı renkteki pusulayla belli ediyorlar) gördü.
HERKESİN GÖNLÜNÜ KAZANAN TEK ADAY Uzatmayalım; 9 Ekim Pazartesi günü dört turun dökümü yapıldığında hem en az dokuz üyenin desteğine sahip hem de beş daimi üyenin gönlünü kazanmış tek aday kaldığı belirlendi: Güney Kore Dışişleri Bakanı Ban Ki-moon. Sadece formalite gereği yapılan o son oylamada 15 üyenin 15'i de alkışlarla (oybirliği anlamına geliyor) BM'nin yeni patronuna onay verdiler. Ve de son sözü söyleyecek 192 üyeli BM Genel Kurulu'na sonucu ilettiler. O da formaliteden öteye geçmeyen bir işlem. Çünkü, Genel Kurul, BM'nin asıl patronu olan Güvenlik Konseyi'nin Genel Sekreter tercihlerini bugüne kadar hiç geri çevirmedi. Sadece 15 yıl önce, 1991'de Birleşmiş Milletler'e üye olabilen (Güney Kore jeostratejik nedenlerle, yani Doğu-Batı hassas veya dehşet dengesi yüzünden 45 yılı aşkın süre dışarıda tutuldu) bir ülke için az-buz başarı değil.
BİR ÇİFTÇİNİN OĞLU Ban Ki-moon 13 Haziran 1944'te Eumseong kasabasında bir çiftçinin oğlu olarak dünyaya geldiğinde, vatanı Japon işgali altındaydı. 1950'lerin başında Ban Ki-moon ilkokul sıralarında narin dirseklerinde nasırlaşmanın ilk belirtilerini gördüğü sıralarda ise, vatanı -zorla- totaliter rejimi seçmiş Kuzeyli kardeşlerinin başlattığı savaşı göğüslemeye çalışıyordu. Uluslararası topluluğun desteği ve fedakârlığıyla. Türkiye'nin de özverili katkılarıyla bağımsızlığına yeniden kavuşan Güney Kore'nin o acılı ve yoksul (kişi başına düşen gelir sadece 100 dolardı) yıllarında büyüyen Ban Ki-moon, 1970'de Seul Ulusal Üniversitesi'nin uluslararası ilişkiler bölümünden parlak bir dereceyle mezun oldu ve Dışişleri Bakanlığı'nda göreve başladı. Önce ülkesinin Hindistan'daki diplomatik temsilciliğine atandı, ardından ABD'ye. Bunları Güney Kore'nin BM'deki heyetinde pişmesi izledi. O yıllarda kariyerinde hamle yapmasını sağlayacak bir karar aldı: 1985'te Harvard Üniversitesi'nin John F. Kennedy Kamu Yönetimi Okulu'nda master yaptı. Kısa bir süre sonra, 1990'da Dışişleri Bakanlığı'nda müsteşarlığa yükseldi. Daha sonra Dışişleri Bakan Yardımcılığı'na ve nihayet 2003'te Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanlığı'na. Halen bu görevi yürütüyor. Ve Güney Kore'nin Dışişleri Bakanlığı koltuğunda en uzun süre oturanları listesinde hızla ilk sıralara yükseliyor.
BU KEZ SIRA ASYA'DAYDI Onu yakından tanıyanların diplomasiyi yaşam tarzına dönüştürmüş, yani uzlaşmacı, soğukkanlı, alçakgönüllü ama tuttuğunu koparan biri diye anlattıkları Ban, BM Genel Sekreterliği'ne oynamayı daha 1980'lerde, New York'taki o cam gökdelende ülkesinin misyonunda görev yaparken kafasına koymuştu. Sabırla ve pişerek bekledi. Neyi? O koltuğun Asya'ya geçmesini. Çünkü BM'nin yazılı olmayan ama ABD'nin itirazlarına rağmen uygulanan kurallarına göre, BM Genel Sekreterliği kıtalar arasında dönüşümlü olarak paylaşılıyor. Bu kez sıra Asya'daydı. Ve Ban Ki-moon işi sıkı tuttu. Yıl başından itibaren başta BM Güvenlik Konseyi üyeleri olmak üzere, hedefine giden yolda 'taş koyabileceği'nden korktuğu ülkelerin başkentlerini ziyaret etti. İngilizce'nin egemenliğine huysuzlaşmaya başlayan Paris'in kalbini kazanmak için, Fransızca dersleri aldı. Bu sayede geçen ay Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın da katıldığı BM Genel Kurulu'nda konuşmasının bir bölümünü Fransızca yaparak, bu kompleksli ülkeyi kendi saflarına çekmeyi başardı. Boyu sadece Güney Kore'nin değil, Uzakdoğu halklarının tümünün ortalamasının bir hayli üstünde olan Ban Ki-moon, 1 Ocak 2007 tarihinde Kofi Annan'ın halefi olarak göreve başlayacak. İki kız ve bir erkek çocuk babası olan (Bu Güney Kore için hayati derecede önemli; çünkü erkek çocuk sahibi olmayan pek de adam yerine konulmuyor), Hıristiyan olduğunu söyleyen Ban için, "Yeteneklerinden çok sakıncalı yönlerinin azlığı sayesinde seçildi," yorumu yapılıyor. Selefi Annan gibi dünya liderliğine oynamaya kalkmayacağına, BM bürokrasisini idare etmekle ve o bürokrasinin paslanmış çarklarını yağlamaya öncelik vermekle yetineceğine inanıldığı için.
NOT: "Kofi Annan 31 Aralık'taki BM'ye veda ettikten sonra ne yapacak?" diye düşünenler çıkabilir. Büyük olasılıkla 2008'de yapılacak Gana devlet başkanlığı seçimlerinde adaylığını koyacak. Kamuoyu araştırmalarına göre en az oyların yüzde 80'ini alarak seçilecek!
|