| |
Erkel kadınlar da erkek erkekler de aynı konumda...
Doğal olarak Türkiye de dünyanın diğer ülkeleri gibi çok merkezli ve çok gündemli bir ülke. Kamuoyu sadece siyasete ve ekonomiye kilitlenmiş durumda değil. "Ankara"nın çıkmaz sokaklarında birkaç değişmez konuyu iktidar kavgalarına yıllardır malzeme yapan siyasi ve bürokratik cemaatler birbirinin altını oymaya çalışırken, toplum da kendi gerçek gündeminin maddelerini tartışıp duruyor. Bu gerçek gündemin öncelikli maddeleri arasında kadınerkek ilişkileri veya kadınerkek rekabeti de var. Dün Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'ndaki "14'üncü Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi"nde, bir paneli yönettim. Pepsi Cola'nın Ortadoğu Genel Müdürü Ümran Beba'nın, Borusan CEO'su Agah Uğur'un ve Aygaz Genel Müdürü Mehmet Ali Neyzi'nin konuşmacı olarak katıldıkları bu oturumda "İnsan Yönetmek Neden Sanattır" konusu tartışıldı. Tabii ki bu değerli ve deneyimli yöneticileri dinlerken ben de çok şey öğrendim. İyi bir yöneticinin birlikte çalıştığı insanlara "Güven" vermesi, "Vizyonu"nu şirkete yansıtması, çalışanlarla çalıştıranlar arasında "Sadakat"in var olması, "Yenilikçilik" gibi niteliklerin varlığı, bütün konuşmacılar tarafından vurgulandı.
KADIN-ERKEK Bu arada konuşmacılar işyerindeki kadınerkek eşitliğinden söz ederken, Türkiye'de kadının sosyal yaşamdaki yerinin öneminin altını çizdiler. Kadınların hesapta olmadığı bir iş hayatının artık düşünülemeyeceği seslendirildi ve konuşmacıların şirketlerindeki yönetim kadrolarındaki kadın-erkek oranları bunu doğrular biçimde verildi. Derken bir dinleyici, konuşmacılara hitaben şu soruyu sordu: - Siz üst yönetici olarak bir kadını işe alırken onun kadın olmasının özelliklerine mi ağırlık verirsiniz, yoksa "Erkel" bir kadın olmasını mı tercih edersiniz? Konuşmacılar tabii ki, kadınerkek ayrımı yapmadıklarını, erkek gibi kadın aramadıklarını ve güvenilir, çalışkan, üretken olmak konusunda kadınla erkek arasında ayrım yapılamayacağını söylediler. Bu arada kendisi de bir kadın yönetici olduğu için, Umur Beda, kadının "Anne" olduğu zamanki duygularını işine nasıl yansıttığını anlattı. Kadının "Duygusal Zekâsı"nın özellikle iletişim konusunda onu erkeklerden üstün kıldığı söylendi. Herhalde bir rastlantı olmalı. Kaç gündür bizim gazetelerde, bir köşe yazarının bir kadın gazeteciye cinselliğini vurgulayarak çatması üzerine başlayan bir polemik sürmekte. Tasvip edilmesi mümkün olmayan bu yaklaşımı, pek çok meslektaşım kınayan yazılarla protesto ettiler.
ERKEKSİ KADIN Dünkü panelde yöneticilere sorulan "Erkeksi kadınlar mı ararsınız" sorusu ile bizim medyadaki bazı erkeklerin kadın meslektaşlarımıza dönük bakış açılarını birlikte irdelemek, belki konuya daha sağlıklı yaklaşımlar getirebilir. En gelişmiş ve kadınerkek eşitliğini Cumhuriyet'in en büyük kazanımları arasında gören erkeklerimizde de, kadınlarımızda da, ne yazık ki, beyinlerin pırıltısından veya üretkenliğinden çok, cinselliğe ağırlık vermek yaygın bir eğilim. Aynı şekilde kadın olsun, erkek olsun başarılı olanın başarısının arkasında, emeğin, beynin ve bilginin payını aramak yerine, "O başarıyı nasıl küçümseyebilirim" arayışı çoğunluğun eğilimini oluşturuyor. Bu bir dönemde uluslararası beğeniye ve övgüye konu olan yazar Yaşar Kemal'in çeşitli karalama kampanyalarına hedef kılınmasında görülmüştü. Sonra belki de Nobel alacak olan Orhan Pamuk hedef tahtasına oturtuldu. Şimdi de Elif Şafak boy hedefi değil mi?
HAİN OLMAK Geçen hafta Zaman'daki yorumunda Herkül Millas, konuyu şöyle ele almıştı: - Kimilerine göre özgür ifadeyi kısıtlayan yasakların mağdurları ucuz ün ve şöhret peşinde koşan kimselermiş... Bu mantık yürütmesini tersinden de okuyarak çok önemli sonuçlara varabiliriz. Artık bazı kimselerin yurtiçinde ve dışında neden ünlü olmadıklarını da anlıyoruz. Dürüst oldukları için. Ucuz numaralara tenezzül etmiyorlar. Alçaklaşsalar onların da ünlü yazar olmaları işten bile değil. Ama onlar Nobel Ödülü için vatan haini olmak istemiyor. Bu iş işte bu kadar basit! Aslında iki türlü yazar var, ünsüzdürüst ile ünlühain. Hangi gruba gireceğinizi artık siz seçersiniz, tıynetinize göre. Bugüne kadar Türk yazarları arasında isimleri Nobel ödülü ile ilişkili kılınmış, eserleri yabancı dillere en fazla çevrilmiş olanların bu toplum ve bir kısım eleştirmen tarafından çok doğru olarak 'hain' ilan edilmeleri isabet olmuş. Yoksa yanılıp yanlış kitapları okuyacaktık. Özetle şunu söylemek istiyorum. Bu ülkede kadınların erkeksi veya erkeklerin kadınsı olmaları onların başarılarının nedeni de değil, cinsel kimlikleri onları saldırılara karşı koruyamaz da. Burada saldırılardan uzak kalmak için başarısız olmaya bakın. Eğer başarılıysanız da, mutlaka bir siyasi veya mesleki cemaatin içinde durmaya çalışın. Karşı taraf saldırsa da, sizi koruyanlar çıkacaktır. Burada en zor iş, ister kadın ister erkek olun "Başarılı ve yalnız" olmaktır.
|